17 Haziran 2013

DEVRİM – KARŞIDEVRİM

ile Hami KARSLI

 

“Devrim” ve “karşıdevrim”, bugün yaşları benim gibi 70’i aşmışlardan oluşan ve adına 68 kuşağı denilen ülkemiz insanlarının en çok kullandıkları sözcüklerdendi.

Galiba tarih yineleniyor (tekerrür ediyor).

1960’lı yıllarda, Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde başlayıp bütün dünyaya dalga dalga yayılan özgürlük, bağımsızlık, savaş karşıtlığı (antimilitarist)  hareketleri, ülkemizde de sol görüşlü, sömürü düzenine baş kaldıran bir gençlik hareketi oluşturmuştu.

68 kuşağı, genelde 1930’lu yılların sonlarında ve 1940’lı yılların başlarında doğanlardan oluşuyordu.

Şimdi ise 1980’li yılların sonu ile 1990’lı yılların başında doğan bir kuşak baskıya, ezince (zulme), yayılımcılığa (emperyalizme) başkaldırıyor.

          Her iki kuşağın en belirgin ortak özelliği ise Atatürk İlke ve Devrimlerini savunmak, tam bağımsız, laik, demokratik bir Türkiye Cumhuriyet’i istemek!

***

            Devrim ya da –Türk Devrimi’ni gerçekten kavrayamayanların Arapça söylemiyle- ‘inkılap’ nedir?

Sözlükler, “bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişiklik” diye tanımlıyorlar.

Bence bu tanım eksik.

Bir toplumda yapılacak değişiklik, yenileştirme, biçimlendirme eğer çağdaş, nitelikli ve aydınlanmacı değilse biz ona devrim diyemeyiz.

            Devrimler toplumları daha iyiye, güzele, doğruya ve ileriye taşır.

Toplumları çağdaşlıktan uzaklaştırıp, dogmaların bataklığında geriye taşıyan hareketler ise “karşıdevrim” adını taşır.

***

            Atatürk, devrim anlayışını ve Türk devrimini çeşitli konuşmalarında şöyle açıklar:

“Türk devrimi, bir ihtilal anlamından başka, daha geniş bir değişiklik ifade eder” (5 Kasım 1925, Ankara Hukuk Fakültesi açılış konuşması)

“Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içerde ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet… Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk Genel Devrimi’nin kısa bir diyemi.” (9 Mart 1935, CHP Kurultayı’nın açılış konuşmasından)

“Devrim, mevcut kurumları zorla değiştirmek demektir. Türk Ulusu’nu son yüzyılda geri bırakmış olan kurumları yıkarak, yerlerine ulusun en yüksek uygarlık gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymuş olmaktır.” (Afet İnan’a yazdırdığı notlardan, Atatürk Hakkında, s.250)

Prof. Dr. Şerafettin Turan, Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrim için, 5 aşamalı bir yöntem uyguladığını söyler (M.K.Atatürk, sayfa 452) :

“a-Düşünsel hazırlık, b-Uygun zamanı seçmek ve gerekiyorsa zamana yaymak, c-Çevreyi ve olabildiğince toplumu hazırlamak, ç-Kısa sürede sonuç almak, bunun için eskiyi tümüyle kaldırmak, d-Uygulamayı yakından izlemek, ayrıcalık tanımamak, gerekenlere yetki ile birlikte sorumluluk vermek”

            Türk Devrimi’nin ana öğesi Ulus, ulusçuluk ve tam bağımsızlıktır. Amacı ise çağdaşlaşmadır.

***

            Karşı devrim, yapılan devrimin ana öğesini ve amacını değiştirerek eskisini tekrar yaşama geçirmedir.

Bugün, Türk ulusçuluğunu ayaklar altına alan, yayılımcı (emperyalist) ABD ile gizli anlaşmalar imzalayan, Atatürk’ün çağdaşlaşma adına yaptığı tüm devrimlere karşı çıkıp, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni bir din devletine dönüştürmek isteyenler, “yeni Osmanlıcılık” düşleri görenler, Türk Devrimi’nin yüce önderlerine “ayyaşlar” diyenler karşı devrimcilerdir.

Türk Kurtuluş Savaşı yapılırken kurulan örgütlere “hareket-i milliye” yani ulusal hareket ve bunu yapanlara da Batılı devletler “milliciler” derlerdi.

Dikkat ederseniz bugün karşıdevrimcilerin düşman olarak gördükleri insanlar “ulusalcılar” dır.

Bir ülkede ulusal direniş olduğu sürece karşıdevrimin kalıcı olarak yaşama geçirilmesi olanaksızdır.