ALDATILMAK…
“Ben özgürüm!
Donuma kadar beni soyacak bankayı,
beynime ihtiyacımı azaltan tv. kanalını,
beni zehirleyecek olan besin maddelerini,
beni kaz gibi yolacak telefon şirketini,
bana yanlış bilgi verecek haber kanalını
ve her seferinde beni hayal kırıklığına uğratacak partiyi
seçebilirim.
Kesinlikle ben özgürüm!”
Böyle diyor, özgür olmayı anlatan bir çarpıcı söz (aforizma)!..
***
Erkek kadını, kadın erkeği;
alt üstünü, üst altını;
öğrenci öğretmeni, öğretmen öğrenciyi;
satıcı alıcıyı, alıcı satıcıyı;
kentli köylüyü, köylü kentliyi;
tüketen üreticiyi, üreten tüketiciyi;
patron işçiyi, işçi patronu;
imam cemaati, cemaat imamı:
güçlü sömürgen ülkeler, güçsüz bağımlı ülkeleri aldatıyor.
Aldatan aldatana…
***
Ya insanın kendi kendini aldatmasına ne demeli?
***
2005’le 2013 arasındaki fiyat artışlarını bir gazeteci arkadaş araştırmış:
Elektrik %65, mazot %78, ekmek %77, tüpgaz %88, peynir %265, salça %233, koyun eti % 233, şarap %275 artmış.
Devlet ise hortum, yaş pasta, Antep fıstığı, leblebi, madlen çikolata, ruj, patinaj zinciri, oto pastası, pinpong topu, lego, flüt, Spor Toto, Milli Piyango, hamam ücreti, kalamar-ahtapot, karides, balık yumurtası (havyar) gibi maddelerdeki fiyat artışlarına göre 2013 yılı enflasyonunu %7.4 olarak açıklamış.
Yani bu ülkede Devlet, yurttaşını aldatıyor!
***
Yaşamımızdaki problemlerle başa çıkmamız için bize işlevsel yollar öğreten (Psikoterapist) Dr. Başak Demiriz, “Aldatılmak çoğu kişi için, bedensel ve tinsel (ruhsal) bir yaralanmadır (travmadır). Aldatıldığını öğrenen kişilerde uykuya dalmakta güçlük, mide bulantısı, baş dönmesi, titreme, nefes alamamak, şiddetli baş ağrıları gibi fiziksel yakınmaların yanında dikkat toplaşımı (konsantrasyon) güçlüğü, kızgınlık, çırpınma ve kışkırtılma (ajite olma), aşırı kaygı, korku, yoğun kuşku (şüphe), dalgınlık, umutsuzluk, umarsızlık (çaresizlik) gibi duygular ortaya çıkabilir.
Tinsel yaralanmalar üzerine çalışan psikologlar, bu yaralanmaların, insanların dünyaya, yaşama ve kendilerine ait temel inançlarının sarsılmasına neden olduğunu söyler. Travma öncesi çoğumuz, dünyanın iyi, güvenilir ve anlamlı bir yer olduğuna, kendimizin de değerli olduğuna inanırız. Tinsel yaralanmalar, bu temel inançlarımızın sarsılmasına neden olur. Daha önce güvendiğimiz hiçbir şey bize güvenilir gözükmez, hiçbir şey anlamlı gelmez” diyor.
***
Patronun her zaman haklı olduğu, büyük balığın küçük balığı yuttuğu, güçlünün güçsüzü ezdiği, körün tuttuğunu öptüğü bir düzende yaşıyoruz.
Bu düzenin yasasına “Orman Yasası” diyoruz.
Bu yasanın geçerli olduğu belgeseller izliyorsanız, doğada haklılık veya haksızlığın değil, kazanan ve kaybedenin olduğunu görürsünüz.
Kazanan taraf olmanın yolu ise bunu becerebilecek bir bilinç ve güçlü olmaktan geçer.
Saygın Öğretmenim
Şenay’ın ünlü şarkısının sözlerini “Bu ne ülke kardeşim böyle” diye değiştirerek söylesek yeridir. Her şey öylesine hızla kirlendi, öylesine hızla kirlenmede… Bu kirliliğe artık direnemeyeceğimi duyumsuyorum öğretmenim. Sizinki gibi bir yayla evine sığınıp dinlenceye mi çekilsem diye düşünüp duruyorum. Bu Türk insanının duyarsızlığı, adamsendeciliği, çıkarcılığı beni öldürmeden, ben ondan ayrılsam diyorum, saygın öğretmenim…
Sizi özlemle kucaklarım.
Öğrenciniz, okurunuz Tarık Konal