ÖĞRETMEN MUTSUZ SA…
Eğitim üzerine yazdığı yazılarla ve öğrencilerle çok yakın, iyi ilişkiler kurmasıyla ünlenen Abbas Güçlü: “Eğer bir ülkede, hele Türkiye gibi ülkelerde, yani 20 milyona yakın öğrenci ve 30 milyona yakın velinin olduğu bir ülkede öğretmen mutsuzsa, toplumun mutlu olmasını beklemek hayalcilik olur” diyor.
Doğru söze ne denir, Sayın Güçlü yerden göğe kadar haklı!
***
Savcıları, yargıçları, güvenlik görevlilerini “hallaç pamuğu gibi” darmadağın eden AKP, şimdi Ulusal Eğitim yeni baştan biçimlendirmeyi (şekillendirmeyi) amaçlıyor.
AKP yönetiminin, seçimlerden önce, TBMM’den çıkarmayı düşündüğü “dershaneleri kapatma” düzenlemesi Milli Eğitim Komisyonu’nda tartışıldı.
Gülen Topluluğu (cemaati) ile hesaplaşmak amacıyla hazırlanan tasarının yaşama geçirilmesi, bu kolda çalışan yaklaşık yüz bin kişiyi etkileyecek.
Görüşmelerde, CHP Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar’ın yaptığı konuşma çok önem taşıyor:
“Çalışmalar sırasında Sayın Bakan bir hafta öncesine kadar bu yasayı 30 Mart sonrasında getireceklerini söylemişlerdi. Ne oldu? Bu yasanın hemen gündeme gelmesinin, alelacele 30 Mart seçimleri öncesi bunun yasalaşma isteğinin arkasındaki temel nedeni öğrenmek istiyoruz.
Acaba AKP Hükümeti 30 Mart seçimlerinde çok ciddi bir düş kırıklığı mı (hüsran mı) beklemektedir? Özünde bugün yaşadıklarımız bir devrin kapandığının, bir dönemin tamamen bittiğinin belirtileri. Nedir o belirtiler?
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında adli kolluk kuvvetlerinin işlerini yapmaları engellendi. Polis savcının talimatını uygulamadı. Kanuna aykırı olarak adli kolluk yönetmeliği çıkarıldı. Sayısı binlerle ifade edilen emniyet mensuplarının yerleri değiştirildi. Savcılar dosyalardan el çektirildi yerine yeni savcılar atandı, onlar da el çektirildi. Gelinen noktada tutuklu olarak sadece bakanların çocukları kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı kaçma şüphesi var diye içeride tutuluyor. Halk Bankası Genel Müdürünün evinden 4,5 milyon para çıkıyor, o serbest bırakılıyor, onun kaçma şüphesi yok mu?
17 Aralık operasyonundan sonra kaç rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapıldı hatırlayan var mı? Ortaya saçılan resmî bilgi ve belgeler ne oldu?
İzmir Liman İşletmesindeki yolsuzluk iddiaları ne oldu? TÜRGEV vakfıyla ilgili konulara ne oldu?
Askerler, bilim adamları, aydınlar. Ergenekon, balyoz, casusluk ve benzeri gibi birçok davada suçlanırken, intihar ederken Hükümetiniz neredeydi? İşte getirilmek istenen değişikliklerin özünde bu anlattıklarım yatmaktadır.
Milli eğitim sistemimizdeki gerçekleştirilecek yeni değişiklikler ile binlerce yurttaşımıza, binlerce yöneticiye haksızlık edilecek.
Bir tane milletvekili çıksın ‘Ben bundan sonra çocuğuma asla özel ders aldırmayacağım’ desin, ben destek vereceğim arkadaşlar ama böyle bir şey yok.
Ülkelerde iktidarlar değişir, iktidarla birlikte sadece müsteşar değişir. Onun altındaki bütün yöneticiler, genel müdürler, müdürler, hepsi profesyonel yöneticidir. Onlara derler ki ‘Kardeşim sen (a) değil, (b) politikası uygulayacaksın’ Onlar da uygulayıcıdır zaten ve onu hayata geçirirler.
Ancak, bizde iktidarla birlikte müdüründen çaycısına kadar herkesi değiştirip, !biat edecekler’ işe alınıyor.
Yani Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurumsal belleğini yok ediyoruz”
***
Yeni yasa ile Ulusal Eğitimimizde neler olacağını Prof. Nur Sertel şöyle özetliyor:
- M. E.Bakanlığı’nda 4 yıllık görev süresini tamamlayan tüm yöneticiler değiştirilebilecek;
- Okul müdürlerini, il milli eğitim müdürlerinin önerisiyle valiler atayacak;
- Müdür yardımcıları, müdürlerin önerisiyle atanacak;
- Aday öğretmenlik için KPSS yeterli olmayıp, yapılacak sözlü sınavla yandaşlara atanma olanağı sağlanacak;
- TTK (Talim Terbiye Kurulu) ‘Danışma Kurulu’ olacak. Yani ‘karar verme yetkisi’ elinden alınacak;
- Bakanlık müfettişliği uygulaması kaldırılacak. Müfettişler il müdürü emrine verilecek, böylece tarafsız denetim yok edilecek.
***
Bir ülkede demokrasinin olabilmesi, bu bilince erişmiş bir ulusun varlığıyla olanaklıdır.
Ulusa yurttaşlık bilincini öncelikle o ülkenin eğitim düzeni taşır.
Eleştirel aklını kullanamayan, kendisine verilenle yetinip sorgulamayan insan yetiştiren bir eğitim düzeni (biat düzeni) ancak çıkarcıların, vurguncuların işine yarar.
Tanilli’nin deyimiyle aydınlanma, yani “aklın mahkemesinin kurulması” çağdaş, demokratik, ilerici bir eğitimle olur.
Yoksa, halkın yüzde 77’sinin “rüşvet ve yolsuzluk var” demesine karşın, oy yeğlemesini (tercihini) değiştirmemesini nasıl açıklayabiliriz?
Gazetelerde okumuşsunuzdur:
KONDA anketinde, “yurttaşların yüzde 77’si gibi yüksek bir oranı bakan ve oğullarının rüşvet aldığını düşünüyor. AKP seçmeninin yarıya yakını ‘rüşvet var’ demesine karşın oyunu yine AKP’ye vereceğini belirtiyor.”
Yüce Atatürk “Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, büyük bir topluluk halinde yaşatır; ya da ulusu boyunduruk altında olmaya ve yoksulluk içinde yaşamaya bırakır” dememiş miydi?
G Ü L E L İ M Mİ?
Soğuk, karlı bir gündür. |