DEĞİŞİM
Değişim, “değişmek eylemi”nin adıdır.
Değişmek eylemini dilimizde farklı şekillerde kullanırız:
“Hatice çok değişti”, “Görev yerim değişti” “Ayakkabımı değiştirdim”, “Ali ileçantalarımızı değiştirdik” “Çamiçi Yaylası’nı hiçbir yerle değişmem” gibi…
*
41 yıllık yaşamında, dünya yazınına, “Yargı”, Ceza Sömürgesi”, “Dava”, “Şato” gibi değerli 12 yapıt bırakan Franz Kafka’nın Türk okuru tarafından en çok bilinen eseri“Değişim” adını taşır.
Değişim’in kahramanı Gregor Samsa ise; üç şeye karşı çıkmaktadır: Baba otoritesinin baskısına, duygusal yaşamın yok olmasına ve ekonomik sömürüye…
Gregor Samsa, babasının iflas etmesi sonucunda yıkıma uğrayan ailesine yardım etmektedir.Karabasanlarla dolu bir gecenin sonucunda, dev bir hamam böceğine dönüşen Samsa, aile bireyleri için bir tiksinme ve utanç kaynağı olmuştur. Ancak insan gibi hissetmeyi ve düşünmeyi sürdürmektedir.
Nihayet, bir gece kız kardeşinin çaldığı kemanın sesine kapılarak saklandığı delikten çıkar, ailesinin arasına katılmaya çalışır, ancak oradan dövülüp kovulduktan sonra, bir köşede ölüp gider.
Kalıntılarının hizmetçi tarafından sanki bir çöp yığınıymışçasına süpürülüp atılmasıyla sona eren “Değişim”, Kafka’nın hissettiği ümitsizlik, işe yaramama ve aile bireyleri tarafından küçümsenme duygusuna açıklık getirmektedir.
*
Bu “değişim” sözcüğüne niye takıldım?
Bayram tatilinde beni görmeye (ziyarete) gelen genç bir doktor yakınımla, kentlerde ve toplumdaki değişimi konuşuyorduk.
Sinema sanatına da ilgi duyan ve kısa filmler de çeken yakınım “Hami Amca, bilgisayarına yeni çekeceğim bir filmin senaryosuyla ilgili bir taslak bıraktım. Bir ara okursan sevinirim” dedi.
O gittikten sonra, 5 sahnelik kısa film senaryosunu okudum.
Doğrusu şaşırdım. Okuduğum metin çok güzeldi.
Yoksul, yalnız, itilmiş, ürkek ve birazcık deli bir insanın iç dünyasından dışa vuran tek eylemi olan “eğlence tutkusu”nu anlatan kısa bir metindi.
Daha sonra kendisini telefonla arayıp senaryoyu beğendiğimi söylediğimde, bana amacının “kentlerde ve toplumdaki olumsuzlukları; insanların bunları değiştirme çabası yerine başka istekler sergilemelerini vurgulamak” olduğunu söyledi.
Önümüzdeki günlerde Niksar’da çekilecek olan bu kısa filmin yapımı için Belediye Başkanı Sayın Duran Yadigâr’ın bu genç doktora ve ekibine yardımcı olacağını ümit ediyorum.
*
Türkiye bir “değişim” yaşıyor.
Emperyalizme karşı, Atatürk’ün önderliğinde ulusça verilen bir savaşla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde tüm kurumlar siyasi iktidarın ve yurt dışında yaşayan bir cemaat liderinin gücüyle dinsel bir yörüngeye oturtuluyor.
Atatürk İlke ve Devrimleri bir bir yok ediliyor.
Bunun en somut örneğini ulusal (milli) olması gereken eğitim sistemimizde görüyoruz.
“Yurtta barış (sulh), dünyada barış” ilkesi, yurtta savaş, komşularla savaş haline geldi.
Emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileri, kanla, barutla çizilen sınırlarımız içinde yeni bir başka devlet kurmaya çalışıyorlar.
“Biat kültürü” egemen kılınmaya çalışılıyor.
Sait Faik Abasıyanık, yaşadığı Burgaz Adası’ndaki kuşları avlayanları anlattığı “Son Kuşlar” adlı öyküsünün sonunu şöyle bitirir:
“Kuşları boğdular, çimenleri söktüler…
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz.
Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz.
Bizim İçin değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak, benden hikâyesi…”
Bir arkadaşım bana gönderdiği iletide şöyle diyor:
“Kuzuların sessizliği romandı, sonra film oldu. Sonra da ülkemizde gerçek oldu”
İnönü’nün, “Bir ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmazlarsa, o ülkede kurtuluş umudu yoktur” sözü en çok günümüz için geçerlidir diye düşünüyorum. Benden yazması…