ÇANAK YALAYICILAR…
ÇANAK YALAYICILAR…
1981 yılında kaybettiğimiz Özdemir Asaf “Jüri” adlı ünlü şiirinde:
“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu / Birinciliği beyaza verdiler” der.
Yanılmıyorsam, Özdemir Asaf bu dizeleri 1950’li yılların ilk yarısında yazmıştı.
O yıllar, “karşıdevrim” in boy göstermeye başladığı yıllardı.
ABD yayılımcılığı (emperyalizmi) ülkemize girmiş, yapılan anlaşmalarla Cumhuriyet Devrimleri yok edilmeye başlanmıştı. Köy Enstitüleri, Halkevleri kapatılmış, Menderes ülkeyi küçük Amerika yapma düşleri içinde dincilere ödün üstüne ödünler vermeye başlamış, “Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirebilirsiniz” gibi akıl almaz sözler söylemeye başlamıştı.
Siyaset, yurt hizmeti demektir.
Siyaset, renkler içinde en beyaz olandır.
Bir ülkede siyaset kirlenince, her şey kirlenir.
Ve çanak yalayıcılar bu kirlenmede üremeye başlarlar!
***
Onlara hemen her yerde rastlayabilirsiniz.
O anda, o yerde kim güçlüyse onların yanındadırlar.
Bu nedenle onları bulmak, görmek, tanımak zor değildir.
Kendilerine ait, savundukları hiçbir doğruları yoktur.
Kimden çıkar sağlıyorlarsa onu ve onun düşüncelerini savunurlar.
Dostluk, arkadaşlık gibi kavramları bilmezler.
Sevmek, sevilmek gibi eylemlerden de uzaktırlar.
Bu nedenle “sevilene bağlılık” (vefa, sadakat) sözcüklerini hiç duymamışlardır.
Yurtseverlik, ulusseverlikle uzaktan yakından ilgileri yoktur.
Onlar, Namık Kemal’in “Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir / Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten” (Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir) dizelerinde tanımladığı türden yaratıklardır.
***
Bugün Türkiye’de bir karşıdevrim yaşanmaktadır.
Bir tarafta Sevr’i imzalayan Osmanlıyı savunanlar, diğer tarafta da Atatürk’ü ve Lozan’ı savunanlar vardır.
Laik Cumhuriyeti kuranları iki sarhoş diye aşağılayanlar, Atatürk’ün adını ağzına almaktan kaçınanlar, dinci ve kinci bir kuşak yetiştirmek için çaba gösterenler, “çözüm” adı altında, ülkenin bir bölümünden vazgeçenler, yasaları hiçe sayanlar, tüm erkleri tek elde toplamak isteyenler, “Türküm doğruyum…” demeyi yasaklayanlar bugün için güçlü görünüyorlar.
Bu nedenle de tüm çanak yalayıcılar bu gücün ardına takılmakta birbirleriyle yarışıyorlar.
Siyaseti kirletenler, puslu havada av peşinde koşanlar, “çanak yalayıcı kitlesi” nin büyüklüğü oranında büyüyeceklerini biliyorlar. Bunun için ele geçirdikleri devletin tüm olanaklarını, sosyal yardım adı altında “oy” a dönüştürmekte birbirleriyle yarışıyorlar.
Ana muhalefetin genel başkanı “sosyal yardımı değil kaldırmak, iki katına çıkaracağız” diye bağırıyor.
“Sosyal Devlet” kavramından anladıkları bu!
“Balık tutmayı öğretmek, özendirmek, bunun için ortam hazırlamak yerine, balık vermekle halkı doyurmak” yoluna gidiliyor.
Gazeteler yazıyor:
“Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketine göre; Türkiye’de her 4 seçmenden biri devlet yardımı alıyor. Seçim öncesi yardım alıp, AKP’ye oy verdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 88.5” (Sözcü Gazetesi, 26 Ocak 2015, sayfa:4)
***
Eytişimsel (diyalektik) tiyatronun kurucusu, 20. yüzyılın en etkili Alman şairi Bertolt Brecht “Hiçbir şey bilmeyen cahildir. Ama bilip de susan ahlaksızdır” der.
Bu ülkede çanak yalayıcılar –hatta bence onlardan da daha tehlikeli- bir öbek (grup) insan daha var:
Suskunlar!
Bugün, Devletimizin kuruluşunun temel ilkeler bütününün (kuruluş felsefesinin) yok edilmek istendiğini gören, bilen insanların suskunluğu…
Şu saptamayı (tespiti) kim yapmıştı, anımsamıyorum:
“Bu ülkede rüşvet varsa, siz verdiğiniz için oldu.
Adalet yoksa, siz göz yumduğunuz için oldu.
Korkutuyorlarsa, siz korkup geri çekildiğiniz için oldu.
Çalıyorlarsa, siz çaldırdığınız için oldu.
İşçiyi, emekliyi, köylüyü bilmem kaçıncı sınıf insan yerine koydularsa, bunu onlara değer vermemekle siz yaptınız.
Kapıcıyı, çöp toplayanı, evinize temizliğe geleni insanı, insan yerine koymuyor gibi küçümseyerek başlattınız her şeyi…
Zengini daha zengin yapıp ve zeki yerine koyup, fakiri daha fakir ve aptal yerine koyarak, fitili siz ateşlediniz.
Her mazlum kendi zalimini yaratırmış.
Eğer şimdi bir suç varsa ortada; suçun yarısı onlarınsa, yarısı bizimdir…
Kendi rahatı bozulmasın diye susan herkes, suça tamamen ortaktır!
Ben, bu saptamaya tüm yüreğimle katılıyorum.
***
(Sevgili Tokat Haber Okurları,
Beş yıldır, hiç ara vermeden bu gazetede, haftada bir gün –bazen daha fazla- yazılar yazdım.
Bugünkü yazım, Tokat Haber’de son yazımdır.
Kendimce nedenlerle artık Tokat Haber’de yazmayacağım.
Ancak, yazılarımı okumak isteyenler www.hamikarsli.com bulunağından (adresinden) yazılarımı okumayı sürdürebilirler.
Tüm okurlarıma selam, sevgi ve saygılarımı sunuyor; erinç (huzur) ve gönenç (refah) diliyorum.)