24 Şubat 2016

İĞRENME

ile Hami KARSLI

 

Kişiliksiz insanlardan hep iğrenmişimdir.

Bir orun (mevki) edinmek, üç kuruşluk çıkar sağlamak için, güçlülerin önünde eğilip bükülen, kendinden güçsüzleri de ezen insanlar bende tiksinti uyandırmıştır.

Kişilik dediğimiz şey, insana yakışacak tutum ve davranışlardır.

Dün dediğini, bir gün sonra yadsıyan insan kişiliksizdir.

Yalan söyleyen insan kişiliksizdir.

Kendine yapılan iyilikleri yadsıyan insan kişiliksizdir.

Yerine getiremeyeceği sözler veren; verdiği sözde durmayan insan kişiliksizdir.

Aç gözlü insan kişiliksizdir.

Yüze gülüp, arkadan kuyu kazan insan kişiliksizdir.

Sorgulamayan, kör inançların bataklığında kulaç atan insan kişiliksizdir.

Aslında, yaşamı güzel ve olumlu kılan ne varsa, bunların karşıtını kendinde barındıran tüm insanlar kişiliksizdir.

Bu aşağılık ve bayağı insanlardan tiksiniyorum.

***

Evimin önündeki küçük bahçede çiçeklerimle uğraşıyor, ayaküstü yanıma gelen bir arkadaşla da konuşuyordum. Arkadaş bir ara bana “Bunlarla uğraşacağına buraya sebze eksene” dedi, sonra devamla: “Babam, boğazınızdan geçmeyecek hiçbir şeyi bahçenize ekmeyin, derdi.

Başımı kaldırıp, şaşkınlıkla yüzüne baktım. Arkadaş, babasının bu öğretisine yürekten inanmıştı. Yaşamda güzel ve güzellik denen kavramın, insanda yarattığı duygulardan habersiz görünüyordu.

Birden yanımı yöremi, güzelduyudan (estetik) yoksun insanların doldurduğunu düşündüm ve korkuyla ürperdim.

***

Adının başında “Cumhuriyet” sözcüğü bulunan bir uğraşısı (mesleği) vardı. Ancak yoksul ve ezik bir çocukluk dönemi geçirdiği davranışlarından açıkça belli oluyordu. Bir üniversite bitirmesine karşın, en basit görgü kurallarını içselleştirememişti. Ağzını şapırdatarak ve önündekini kaçıracaklarmış gibi çabuk çabuk bir yemek yiyişi vardı. Güçlülere yanaşma ve onlardan çıkar sağlama çabası; paraya, mala – mülke düşkünlüğü apaçık görülüyordu. Bu nedenle, saygınlığı olan uğraşından istifa ederek, aynı dalda çok para getiren başka bir uğraşın adamı olmuştu. Bir gün eşinin de yanında bana, yeni evinden, yeni mobilyalarından ve eski arabasını son model yeni bir arabayla nasıl değiştirdiğinden söz ediyordu. Hanımına dönüp, “Kendine dikkat et” dedim. “Korkarım eşin yakında seni de daha genç biriyle değiştirmeye kalkar.” Sözümdeki taşlamayı anlamamış, göbeğini hoplatarak gülmüştü.

Bukalemun gibi renk değiştiren, çıkarı için şekilden şekle giren bu onursuz insandan tiksinmeye başlamış, onu kendimden ve çevremden uzaklaştırmaya özen göstermiştim.

Sonunda saygınlığını tamamen yitiren bu kişi kenti terk etmiş, kent halkı da bu arsız adamdan kurtulmuştu.

***

Onu ilk tanıdığımda, ‘yeterli eğitimi, öğretimi olmayan, saygı duyulacak hiçbir niteliği bulunmayan bir insan’ diye düşünmüştüm.

Bulunduğu kabın şeklini alan bir sıvı gibiydi. Kimden çıkarı varsa ona hizmet ediyordu.

Bir gün onu, işim gereği gittiğim bir kahvehanede gördüm. Dört kişi oyun oynuyorlar, birbirlerinin analarına küfrediyorlardı.

İş görüşmesi yaptığım arkadaş anlattı. Bunlara ‘onbirli’ diyorlarmış. Birbirlerinin analarına, eşlerine küfrederek konuşuyorlarmış. Daima iktidardan yana olan o kişi ise övünerek, yanındakilere “Oğlum, benim annem hakiki orospu! Babam bu yüzden boşadı. Sizinkiler gibi sahte değil” diyormuş.

Annesinin orospuluğuyla övünen bu insan midemi bulandırmış, tiksinmiştim.

***

Daha önceleri bir kez daha yazmıştım. Herhangi bir konu hakkında yeteri kadar bilgisi olmasa da konuşmaya çalışan, yaşamını bu alan üzerine kuran kişilere, bir tıp doktoru arkadaş “herbokolog” adını vermişti.

Genelde bir boka yaramayan insanlar topluluğu olarak her yerde varlıklarını hissettiren bu yaratıklar artık kaygı verecek kadar çoğaldılar.

Bu çoğalmanın suçluları ise, bunların kendilerini gösterme güdüsünden kaynaklanan saçmalıklarına göz yumanlar olsa gerek.

Herbokologlardan da onları besleyip üretenlerden de tiksiniyorum.

***

Yaşadığım kentte genç bir yönetici vardı. Konuştuğu herkese “Güzel insan, seni seviyorum” derdi.

Bir gün, onun, kentin en üçkâğıtçı insanına da, “Güzel insan. Seni seviyorum” dediğine tanık olmuş, şaşırıvermiştim.

Herkesi sevdiğini söyleyen insan, aslında, kendinden başka kimseyi sevmeyen insandır.

O, herkesi sevdiğini söyleyince, herkesin de kendisini seveceğine inanan, biraz safdil ama güvenilmez birisidir.

Kişilikli insanın yüreği sevgiyle doludur. Ama o, iyiden, doğrudan, güzelden yana taraftır. Üçkâğıtçıları, halk düşmanlarını sevmez.

***

Çıkarları için yalan söyleyen, yol arkadaşlarını satan, vatan, ulus gibi kutsallarını ayaklar altına alıp onlara ihanet edenlerden ve bu hainlere değer veren, oy veren tüm kişiliksiz yaratıklardan iğreniyorum.