AMERİKANOFİLLER
Bizim kuşağın, 60’lı yıllarda çokça kullandığı “Amerikanofil” sözcüğü “Amerikansevici” anlamında kullanılan bir sözcüktü.
1949’da kurulan NATO’nun (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü), 1952 yılında Türkiye’yi üyeliğe kabul etmesinden sonra, sayıları artırılan Amerikanofiller, Türkiye’de devleti ele geçirmişler, yoğun bir propagandayla, ülkemizi Amerika’nın kucağına oturtmuşlardı.
Geçen yıl, emperyalizmi anlatırken yazmıştım. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde emperyalist devletlerin İstanbul’da çöreklenmiş olan temsilcileri, kendilerine ajanlık yapacak, bilgi toplayacak, kendi önerilerini uygulayacak veya uygulatacak insanlara çeşitli adlar altında para verirlermiş. 1947- 48 yıllarından başlayarak ABD’nin Türkiye’de kendi yandaşlarına veya yanlarına çekmeye çalıştıkları insanlara para aktardıkları bugün iyi bilinmektedir.
1980’li yıllardan beri de Avrupa Birliği bu uygulamaları başlatmış ve halen de para dağıtmaya devam etmektedir.
Efendilerinden para alanların, efendilerine hizmet etmeleri de kaçınılmazdır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı, İngiliz emperyalizminin liderliğindeki güçlere karşı yapılmıştı. O zaman görünen bir düşman vardı. Toprağına giren, karısına kızına saldıran düşmana karşı Türk halkı kazması, küreği, sopasıyla karşı koymuştu.
Düşman, yani emperyalizm daha sonraları ülkemize başka kılık kıyafetlerle girmeye başladı.
ABD Başkanı Henry Truman’ın 1947’de, kendi adıyla anılacak “Truman Doktrini”yle askeri yardım şekliyle girdi. ABD’nin ileri karakolu olduk.
1948’de Marshall Planı yürürlüğe girdi. ABD, Türkiye’ye ekonomik yardımlarla iyice yerleşti.
Öyle ki artık devletimizi yönetenlerin amacı Türkiye’yi “Küçük Amerika” yapmaktı.
Celal Bayar, İstanbul’da Taksimde yaptığı bir konuşmasında: “Otuz sene sonra bu mübarek memleket, 50 milyon nüfusu ile küçük bir Amerika olacaktır” diyordu.
Emperyalizm okullarımıza süt tozuyla, barış gönüllüleriyle, ABD’li uzmanlara hazırlatılan eğitim programlarıyla girdi.
***
Bugün Amerika’nın değişik yerlerinde 250 bin kadar Türk yaşıyor. Bunlar bulundukları Arizona, California, Chicago, Florida, Houston, North Carolina, Michigan, Minnesota, New England, Northern Texas, Washington gibi yerlerde, Türk – Amerikan Derneği adıyla dernekler kurmuşlardır.
Gren Card ile ABD’de yaşam boyu oturma, çalışma iznine sahip olduğunuzda Amerikan vatandaşlık haklarından birçoğuna sahip olursunuz. Amerikan Devlet Daireleri dahil her yerde çalışabilir, A.B.D.’de işyeri açabilirsiniz.
Amerika’da kurulan derneklerden birinin adı da Amerika Atatürk Derneği’dir.
1995 yılında Hüdai Yavalar isimli zatın girişimiyle kurulan dernek, 1996 yılında Richard C. Holbrook’e “Atatürk Barış ve Demokrasi Ödülü” vermiştir.
Bu zat 20 Mart 2012 günü Tokat’a gelmiş. “miş”li, yani “öğrenilen geçmiş zaman”lı anlatıyorum. Çünkü, şimdi yazacaklarımı ben görmedim, duymadım. Güvenilir bir kaynaktan öğrendim. Bay Hüdai Yavalar, Kızılköy’e bir okul yaptırıyormuş.(1) Okulu görmek için gelmiş. Bu arada Tokat Atatürkçü Düşünce Derneği’ne de uğrayıp, oradakilerle tanışmak istemiş.
Bu toplantıya katılan bir arkadaşım anlatıyor:
“Hüdai Bey hızla içeri girdi. Herkese ‘merhaba’ deyip tokalaştı. Başladı konuşmaya. Yaklaşık bir saat bizlere Amerika’yı ve Amerikalılar’ın Atatürk’ü ne kadar sevdiklerini, takdir ettiklerini ve hatta ona ‘muhteşem Türk’ dediklerini anlattı. Amerika’da yüksek rütbeli komutanların, politikacıların Atatürk’e olan büyük sevgilerinden söz etti. Türkiye’de bir toplantıya katıldığını ve o toplantıda bir eski bakanın ABD için ‘emperyalist devlet’ dediğini, kendisinin buna karşı çıktığını, Amerika’nın emperyalist olmadığını söyledi.
Konuşmasını bitirince, ‘sorusu olan varsa sorsun, dinliyorum’ dedi. Bir avukat arkadaşımız:
-‘Bize Amerikalılar’ın Atatürk’ü ne kadar sevdiğini, takdir ettiğini anlattınız. Atatürk, laik, sosyal, demokratik bir ülke kurmak istemişti. Amerika neden bizim ülkemizde şeriatçı bir partiyi destekleyerek başımıza musallat etti’
– “Hayır, bunları Amerika değil, sizin reyleriniz getirdi”
– ‘Peki o zaman Fethullah Gülen’e neden sahip çıkıyorlar, koruyorlar”
-‘Fethullah’a ne kadar para akışı var biliyor musun, akıyor adama para, akıyor. Hem O’nun avukatı Bill Clinton’ın avukatı! O avukat bir davaya baktığı zaman milyon dolarlar toplanır.
Daha sonra Tokat ADD yönetiminden bir hanım söz alarak:
-Siz, Erdoğan’ı Amerika getirmedi, diyorsunuz ama Erdoğan Ben, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanıyım. Bu görevi yapıyorum, diyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni, ılımlı İslam devleti haline getiriyor.
–Türkiye bir Ilımlı İslam Devleti değil mi?
-Hayır. Türkiye laik bir ülke!
-Peki, laik bir ülkeyse Atatürk neden camileri kapatmadı?
-Laik bir ülkede herkes dinini özgürce yaşar. Laiklik kısa tanımıyla din ve devlet işlerini birbirinden ayırmaktır. Niye kapatsın camileri?
-Bilmiyorsunuz. Okuyun biraz.
-Beyefendi, ben yeterince okuyorum. Siz Amerika’nın emperyalist bir devlet olmadığını söylüyorsunuz. Halbuki eşbaşkan, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Diyarbakır bir yıldız olabilir, diyor. Amerika’da, Türkiye’nin doğusunu ‘Kürdistan’ olarak gösteren haritalar yayımlanıyor.
-Ben duymadım böyle bir şey!
Bu konuşmalardan sonra Bay Hüdai Yavalar devam ediyor:
-Türkiye’yi Aleviler kurtaracak.
Tokat ADD’deki hanım itiraz ediyor:
-Bu ülkeyi sadece Aleviler değil, ulusalcılar kurtaracak. Alevilerin içinde ulusalcıların çok olduğu kesin, dedikten sonra toplantıyı terk ediyor.
Hüdai Yavalar, Amerikayı övme, Amerika’ya hayranlık duyulmasını sağlama operasyonundan sonra Tokat ADD’den ayrılırken gençlere:
-Çocuklar, muhakkak yeşil kart alınız ve Amerika’ya geliniz, demeyi de ihmal etmiyor.
***
Atatürk, bu ülkeyi emperyalizme karşı verilen bir savaşla kurdu.
Bu ülkenin tapu senedi sayılabilecek Lozan Antlaşması’nı Amerika bugüne kadar tanımadı.(*)
Bugün bu ülkede her namuslu vatandaş ABD’nin emperyalist bir devlet olduğunu bilir. Bu konuda yazılmış binlerce yazı, kitap vardır.
Türkiye’de Amerikan pasaportuyla dolaşan ve bundan büyük gurur duyan Hüdai Yavalar denilen zat, ya Amerika’da yaptığı yüksek tahsile karşın zır cahildir ya da ABD emperyalizminin emrinde bir zavallıdır.
Amerika, çıkarları için beyin yıkamakta son derece usta bir devlettir.
Bir yakını ABD’de çalıştığı için oraya gidip gelen bir hanımla, kalabalık bir ortamda yemek yiyorduk. Hanım, her söze “ben Amerika’da iken” diye başlıyor, Amerika’yı överek, aşağılık kompleksini, cehaletini örtmeye çalışıyordu.
Aramıza girerek, bu ülkeyi Amerika’nın çıkarlarına göre şekillendirmeye çalışan Amerikanofillere karşı dikkatli olmak gerekir.
(1) Kızılköy, Tokat’a yakın ve halkı oldukça varlıklı olan bir köydür. Ben, Tokat’ta yaşayan birçok zengin Kızılköylü arkadaş tanıyorum. Onlar köylerine bir okul yaptırmaktan bu kadar aciz mi ki, bir Amerikanofil’e okul yaptırtıyorlar?
(*) “Lozan’da, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile Türk Heyeti 6 Ağustos 1923’te Türk-Amerikan Antlaşması’nı imzaladılar. Lozan’ı teyid ettiler (Devrim, Sayı: 1, 21 Ekim 1969, Amerika’da Lozan Tartışmaları). Bilindiği gibi, Amerikan sistemine göre, bir antlaşmanın geçerli olması için Senato’nun da onayı gereklidir. Amerika’da bu antlaşmaya tepki, daha doğrusu ikiyüzlü Amerikan yönetiminin tutumu sonucu, söz konusu antlaşma 1927’ye kadar Senato’ya gelememiştir. 19 Ocak 1927’de Senato’ya gelen antlaşma, Lozan’la Ermenilere bir yurt sağlanmadığı gerekçesiyle, yani Wilson Prensipleri’ne aykırı görülerek reddedilmiştir. Senato’nun 5 Nisan 1927 tarihli konuyla ilgili komisyon tutanakları arşivlerdedir. “Federal Risale Arşivi”nin “Risale No: 26; Seri 1923-24” no’lu belgesine göre katılımcılar şunlardır: James W. Gerard, Prof. Edvard M. Earle, Albert W. Staub, Prof. A.D.F. Hamlin, Dr. S.L.Barton, Henry W. Jessup. Doğan Avcıoğlu, büyük bir ulusal hizmeti yerine getirerek bu belgeyi tefrika halinde Devrim’de yayınlamış ve Türkiye’ye ‘dost’ olarak gösterilen ABD’nin gerçek yüzünü ortaya sermiştir.”