01 Şubat 2012

TUZ KOKARSA!

ile Hami KARSLI

   Bilinen sözdür: Kendisinden beklenen görevi yapmayan, yetkisini kötüye kullanan insanlar için,

“Et kokarsatuzlarsın ya tuz kokarsa!” denir.

            Uzunca bir süredir ülkemizde olup bitenler karşısında insanlar bu sözü söylüyorlar.

Et neden kokar? Üzerinde oluşan bakteriler yüzünden!

Tuz, bakteri üreyen ortamı yok ettiği için kullanılır.

Peki, ya tuz kokarsa?

*

Türkiye’nin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı bir yapısı vardır. “Yasama”, “Yürütme” ve “Yargı” erklerinden oluşan üçlü kuvvet ayrılığı ilkesi temel alınmıştır. Kökeni Fransız aydınlanmacı Montesquieu tarafından ortaya atılan bu düşünce, demokratik devlet yönetimini düzenleyen bir modeldir.

Yasama, 1982 Anayasasının 87’nci maddesinde sayılan yetkilerdir. Bu maddeye göre “yasama yetkisi”nin kapsamındaki yetkiler: “Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kurulu’na belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına karar vermek; savaş ilânına karar vermek;  milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak; Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilânına karar vermek; mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek; Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek” şeklinde özetlenebilir.

Yargı yürütmeyi denetleyen ve vatandaşların yasal haklarını kanun önünde koruması için çalışan erktir. Hukuksalolarak; Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karardır. Diğer bir ifadeyle; Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme vb. yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesidir. Yani hükümdür.

Yürütme, yargı ve yasama ile birlikte, güçlerin ayrılığı ilkesine dayanan demokrasi rejimlerindeki üç erkten (güç) biridir. Yürütme, yargıya ve yasalara bağlı olarak ülkenin ve hükümetin icraatını gerçekleştiren erktir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin taraftarları bu ilkenin demokrasiyi koruduğunu ve zorba, totaliter hükümetlere engel olduğunu savunurlar.

 Eğer bir ülkede yasama görevini yapan meclisin üyelerinin büyük çoğunluğu hükümeti kuran siyasi partinin üyelerinden oluşuyorsa, yasama, yürütmenin işini kolaylaştıracak ve onu güçlü hale getirecek şekilde çalışır.

Bu durumda en önemli görev yargıya düşer. Çünkü yurttaşların haklarını, yürütmenin uygulamaları karşısında yasal olarak koruyacak tek kurum yargıdır.

Pekiii, yasamayı elinde bulunduran yürütme, yargıyı da ele geçirirse ne olur?

İşte o zaman tuz kokar!

Ülkemizde yapılan uluslar arası bir hukuk kurultayının itirazsız kabul gören tespiti:

“Bu ülkede yargı bağımsızlığını yitirmiştir!”

 

*

            Faşist diktatörlüğün tek bir tanımı vardır: Bütün güçlerin tek bir elde toplanması!

Bir ülke düşünün ki, 700 bin kişilik ordusunun 139 generali ve bu 700 bin kişilik orduya komuta eden bir genelkurmay başkanı cezaevinde!

Bir ülke düşünün ki, siyasi iktidara muhalif üniversite rektörleri, profesörler, öğrenciler cezaevinde!

Bir ülke düşünün ki, iktidar yandaşı olmayan gazeteciler, aydınlar, hatta ulusal iradenin seçtiği milletvekilleri cezaevinde!

Onbinlerce sayfalık iddianameler, ne ile suçlandığını bilmeden yıllarca içerde yatanlar, yatarken ölenler, hastalıkları ciddiye alınmayanlar!

Dinlenen telefonlar, ne idiğü belli olmayan gizli tanıklar, imzasız ihbar mektupları!

Muhalif belediyeler hakkında yapılan soruşturmalar, koğuşturmalar!

İktidar yanlısı zanlılarla ilgili koğuşturma yaptığı için sürülen, savrulan yargıçlar, savcılar!

Kanun hükmünde kararnamelerle oluşturulan binlerce yandaş kadro!

Bir kilo pirince, bir torba kömüre satın alınan oylar!

Astığı astık, kestiği kestik özel mahkemeler!

Tümgeneral Erdal Sipahi’nin deyimiyle:

“Cumhuriyet tarihinin kırılma noktasındayız!”

Karşıdevrimin, 1923 Mustafa Kemal Atatürk devrimiyle açıkça hesaplaştığı tarihi günler yaşıyoruz.

 Bu ülkede artık irtica ile mücadele yerini Atatürkçülük’le mücadeleye bırakmıştır.

            “Unutma hastalığıyla sakat olmayan” tarihin hafızası, artık hainlikleri açıkça ortaya çıkan bu soysuz güruhun isimlerini bir bir kaydetmektedir!