10 Ocak 2012

ATATÜRK DEVRİMLERİNİ SAVUNMAK!

ile Hami KARSLI

Saflar artık keskin sınırlarıyla ayrılmaya başladı.

Bir yanda, Lozan’ı, 1923 Devrimini ve bu devrimin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ü savunanlar, diğer yanda ise bugüne kadar Lozan’ı tanımayan emperyalizm ve onun Mustafa Kemal Atatürk düşmanı olan yerli uşakları…

Aydın etiketlilerin korkaklığı, dağınıklığı, nemelazımcılığı yüzünden ilkönceleri yavaş yavaş, sinsi sinsi atılan adımlar, ele geçirilen Laik Cumhuriyet’in stratejik noktaları, kadrolaşma, derken artık açıktan açığa saldırılar…

Evet, ABD ve AB emperyalizminin uşaklığını yapan, onursuz, kimliksiz ve kişiliksiz soysuzlar artık pervasızca, ağızlarındaki salyaları akıtarak saldırıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa Mahkemesi tarafından, 1’e karşı 10 oyla irticaî faaliyetlerin odağı olduğu tespit ve tescil edilen AKP tarafından yönetiliyor…

Atatürk’ü, onun kurduğu Cumhuriyeti, devrimlerini savunan AKP karşıtı aydınlar Silivri’de Hasdal’da tutsaklar…

İrticanın suç olmaktan çıkarılması bir yana, irtica ile mücadele etmek suç sayılıyor…

Artık ülkemizde sözün bittiği yerdeyiz!

***

 

İki haftadır, Cumhurbaşkanı tarafından Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na atanan, Atatürk’e düşmanlıkları yaptıkları, yazdıkları ve söyledikleriyle açıkça belli olan kişilerden bahseden bir yazı yazmayı düşünüyordum.

Ancak yazmayı düşündüğüm şeylerin bir Cumhuriyet Kadını tarafından söylendiğini görünce, o yazıyı köşeme almayı daha uygun buldum.

“Atatürkçü olmayı ‘hakaret’ nedeni sayanları kınıyoruz” başlığı altında yayımladığı yazıda Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sevgi Özel şunları söylüyor:

Atatürk’e, Atatürkçü düşünceye ve Atatürkçülere saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanlar, hak etmedikleri koltukları korumak ve üstlendikleri görevin gereğini yapmak için saçma sapan savlar, yakın tarihi yalanlayıp karalayan düzmece örneklerle gündem oluşturmayı sürdürüyor.

            Amaç bellidir; Atatürk’le ve Türk Devrimiyle hesaplaşmak…

            Ne yazık ki sözde bilimcilerle basın yayının bir bölümü de bu sapkın amaca çanak tutmaktadır.

            1950’lilerde “Atatürk’ü sevmek ibadettir!” diyenler, Türk Devrimini eğitim sisteminin özünden kazımış; devrimler, eğitimle ve yaşanarak içselleştirilmek yerine yasayla korunarak doğal akışından uzaklaştırılmış; sonunda inancı baskın kılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluşunu bile sorgulayan Türk İslam sentezci anlayış, karşıdevrim bayrağını bütün cumhuriyet kurumlarına asmıştır.

            Atatürk’ün eliyle yazdığı “vasiyetnamesi” çiğnenmiş; dernek olan Türk Tarih ve Dil Kurumları yasa zoruyla devlet dairesi yapılmış; her iki kurum da kuruluş amacından uzaklaştırılmıştır.

            Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur; bağımsızlığı ve yaşamı yok edilmek istenen bir ülkeyi Kurtuluş Savaşıyla özgürleştirmiştir! Yüzyıllarca “ümmi ümmet kul” olan bir halka ortak dil ve laik eğitimle yurttaş kimliği kazandıran devrimlerin yapıcısıdır!

            Atatürk’ü sahipleniyormuş gibi görünerek ikiyüzlülükle Atatürkçü düşünceyi aşağılanma nedeni sayanlar; onun özgürleştirdiği bir dille sözcük oyunları yapmaktadır.

            Atatürkçü olmak kolay değildir! Kanun hükmünde kararnameyle, iktidarlara yakın durmakla, Atatürk’ün adına sığınmakla Atatürkçü olunmaz! Emek vermediği, içselleştiremediği bir göreve, yakışmadığı bir kuruma atanmak, istese de kimseyi Atatürkçü yapmaz!

            Atatürkçü olmak, aklın öncülüğünü tanımaktır; bilimsel kimliği palto gibi taşımak değil, o kimliğin onurunu korumaktır!

            Atatürkçü olmak, ülkesinin geleceğini kurmak ve korumaktan başka kaygısı bulunmayan Atatürk gibi onurlu, yürekli olmaktır!

            Atatürkçülük, yaptığı her şeyin hesabını ulusuna veren Atatürk kadar namuslu, Atatürk gibi yüzü ve vicdanı tertemiz bir yurtsever, Atatürk gibi insancıl, Atatürk gibi adil olmaktır; el etek öpme yarışına girmeden dik durmaktır! Özü, sözü doğru bir aydın olmaktır!

            Atatürkçüyüz; Atatürk’e olan sevgi ve saygımızla yurt sevgimiz; yurt sevgimizle yurttaşlık bilincimiz özdeştir!

 Çünkü Atatürkçülük aydınlanmadır; aydın olma sorumluluğunu namusluca taşımaktır!

          Çünkü Atatürkçülük kendini bilmektir!