14 Aralık 2011

TARIK KONAL

ile Hami KARSLI

ÖZ TÜRKÇE TUTKUNU GERÇEK BİR ATATÜRK DEVRİMCİSİ

 TARIK  KONAL

                 Ben, Tarık Konal’ı hiç görmedim.

            Yüzyüze görüşüp, konuşmadım.

            Yolda görsem tanımam. Boyunu posunu, saçlarının gözlerinin rengini bilmem.

            Ama birisi çıkıp da “Bana Atatürk devrimcisi üç kişinin adını söyle” dese öncelikle onun adını söylerim.
 

***

 

            Geçtiğimiz yıllarda bir gün elektronik postama bir “Öz-Türkçe Sözlük” geldi.

            Sözlükte, dilimize girmiş yabancı sözcüklerin Öz-Türkçe karşılıkları vardı

            Okuyucularımın, hemen “Türkçe ne, Öz-Türkçe ne?” dediklerini duyar gibi olduğum için aradaki farkı anlatayım:

            Yeryüzünde yüzde yüz öz bir dil yoktur. Ama bütün uluslar için özlenen, yüzde yüz o ulusa ait bir dilin kullanılmasıdır.

            2007 yılında Türk Dil Kurumu Başkanlığı’na bir yazı ile Güncel Türkçe Sözlük’te kaç sözcüğün bulunduğunu ve bu sözcüklerin kökenlerini sormuştum. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın imzasıyla gelen yanıtta, “82511 madde başı sözden 67615 sözün Türkçe, 14896 sözün ise yabancı kökenli” olduğu yazılıydı.

            İşte, Türkçe kökenli sözcüklere “Öz-Türkçe”, yabancı kökenli sözcüklerle karışık olarak kullandığımız dile de “Güncel Türkçe” diyoruz.

            Güncel Türkçe sözlükte Almanca, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, Farsça, Fince, Fransızca, İbranice, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Korece, Latince, Macarca, Moğolca, Norveççe, Portekizce, Rumca, Rusça, Soğdca, Yunanca olmak üzere 15000’e yakın sözcüğün bulunduğunu sanırım çoğu k

 

 

 

 

 

            Gönderilen çalışmayı iyice inceledim. Özenli ve uzun bir uğraşın ürünü olan sözlük çok hoşuma gitti.

            Sözlüğü hazırlayan, Emekli Orman Yüksek Mühendisi Tarık Konal isimli bir arkadaştı. Kendisine yanıt vererek çalışmasını beğendiğimi ve kutladığımı bildirdim.

            O gün başlayan dostluğumuz, birbirimize gönderdiğimiz e-postalarla bugüne değin devam etti.

***

 

           Zaman içinde O’nun sadece bir Öz-Türkçe tutkunu olmadığını, bütünüyle Atatürk İlke ve Devrimleri’nin ödün vermeyen bir savunucusu olduğunu öğrendim.

            Türk dilini ve dilbilgisini iyi biliyor ve iyi kullanıyordu.

            Ulusal basını izliyor, gördüğü yanlışları, ‘neme gerek’ demeden ilgililere duyuruyor, ünlü yazarların Türkçesi varken yabancı kökenli sözcük kullanmalarını kınıyordu.

            Eleştirel yazılarını “Bilge önder ATATÜRK’ün Dil Devrimini doğru alımlamış bir öz Türkçe tutkunu” diye imzalıyor; yazılarına başlamadan önce de, “Öz Türkçe sözcükleri kullanmak, kullanılmasını önermek ve özendirmek, benzersiz devrimci ATATÜRK’e olan -ödenmesi olanaksız- borcumuzun hiç değilse bir bölümünü ödemek anlamına gelir. Duraksamayalım; ödeyelim bu borcu!”  tümcesini kullanıyordu.

            Size, bilgisayarımda topladığım yazılarından bir örnek vermek istiyorum:                                                                                                 “ÇOK SEVGİLİ ARKADAŞLARIM, 2008 yılında gazetem Cumhuriyet’te bir düşünçizi (karikatür) yayımlanmıştı. Zafer Bey çizmişti bunu. Belgeliğimden çıkardım, sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim. (Yazının ekinde gönderilen düşünçizide, Anıtkabir’in kapısında bekleyen iki sivil polisten biri elindeki telsizle “Bekliyoruz amirim…  Çıkar çıkmaz gözaltına alıcaz!” diyordu. H.K.)
     Çok sık ratlanır bir davranış oldu bu. Türk halkı, başı her dara düştüğünde, kitleler oluşturuyor ve Anıtkabir’e çıkıyor; yakınıp duruyor. Yakında, okyanusötesinden gelecek bir emir gereği onu da tutukladıklarında, bu kitlelerin ne yapacağını merak ediyorum.
Gün, ah-vah ederek-yakınarak, bir kurtarıcı beklemek günü değildir.
Bu ulus, neden karşıdevrime direnmeyi akıl edemez ve denemez?

 

     Ne Ulusal Önderimiz ATATÜRK bir kez daha, ne de bir başka ATATÜRK, yeniden insanlık tarihine gelecektir…

 

     Bir ATATÜRK daha beklemek boşunadır. Böyle bir beklentiye gerek de
yoktur. Saygıdeğer ulusumuz, artık Mustafa Kemal Paşa ya da askerleri tarafından

 

kurtarılmayı düşlemek yerine, kendi anayasal, yasal haklarını özümseyerek, biraz da şu “ölü toprağı”nı üstünden atmak için silkinmeli ve  “ben de varım” demelidir…

 

     Her türlü gericiliğe, yazgıcılığa, paranın gücüne, faşizme, insanı ezen bilgisizliğe, ABD-AB’ye ve onun yandaşlarına karşı direnmelidir.

 

     Bir Mustafa Kemal’in bir daha gelmeyecek oluşu, Türk ulusunun -kendisinin- Mustafa Kemal’ler olmasına engel değildir…”

 

***

 

            Tarık Konal, düşünce ve eylemiyle bana hep Nurullah Ataç’ı çağrıştırıyor.

            17 Mayıs 1957’de Ataç’ı kaybettiğimizde ben öğretmen okulu son sınıf öğrencisiydim. Eleştiri ve deneme yazılarını beğeniyle okurdum.

            Onun, “Dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini” vurgulaması çağdaşı bazı yazarları kızdırıyor, hatta bazıları kendisine “deli” ve kullandığı dile de“uydurma dil” diyorlardı.

            Ataç onlara şöyle yanıt veriyordu:

            Uydurma dil dediler mi, bir şey söylediklerini sanıyorlar. Söyleyim ben size; Bu uydurma sözünü, Türkçecilik akımına karşı bir silah diye kullanmaya kalkanlardan ne dediğini bilen, şöyle gerçekten düşünerek konuşan bir tek kişi tanımıyorum. Evet, uyduracağız, bizim yaptığımız, uydurduğumuz kelimeler de yavaş yavaş halka işleyecek, eski Arapça, Farsça kelimelerin işlediği gibi. Onların yerini tutacak”

 

            “…  Ben, öz Türkçe için nice kazançları teptim, rahatımı kaçırdım, üzdüm kendimi, adımı deliye çıkarttım. Hepsi de ne dediklerini bilmez, kafalarına düşüncenin gölgesi bile girmemiş birer alıktır bana deli diyenler. Öz Türkçeye özenişim de duygularımın etkisiyle değildir. Latince, Yunanca öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek usul (akla uygun) yolun öz dile gitmek olduğunu düşüncemle anladım da onun için o yolu buldum”

 

           

 

            Tarık Konal’ı bu köşeden sevgiyle selamlıyor, kendisine saygılarımı sunuyor, uğraşında başarılar diliyorum.