“YENİ OSMANLICILIK!”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AKP’nin Kızılcahamam kampında yaptığı bir konuşmada “Osmanlı’dan kalan bir mirasımız var. ‘Yeni Osmanlı’ diyorlar. Evet, Yeni Osmanlı’yız. Bölgemizdeki ülkelerle ilgilenmek zorundayız. Hatta, Kuzey Afrika’ya açılıyoruz. Büyük devletler şaşkınlıkla takip ediyorlar. Özellikle Fransa, Kuzey Afrika’ya niçin açıldığımızı araştırıyor. Ben de talimat verdim. Sarkozy hangi Afrika ülkesine giderse kafasını kaldırdığı yerde Türk Büyükelçiliği binasını, bayrağını görecek. ‘Binaları en güzel yerlerden tutun’ diye talimat verdim” demişti.
Yandaş basında her gün Mısır, Libya, kapı komşumuz Suriye ile ilgili, onların iç işlerine “burnumuzu sokmak” anlamına gelecek kışkırtıcı haberler yayımlanıyor.
Sayın Başbakan, bir zamanlar yağlı-ballı olduğu kapı komşularımızın liderlerine şimdi ateş püskürüyor.
Kimileri savaş tam tamları çalıyor.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Yüce Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü unutulmuş görünüyor.
Amerika’nın “Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” uygulamasında kendisine eş başkanlık görevi verildiğini defalarca ve övünerek söyleyen Başbakanımız doğrusu görevini iyi yapıyor.
Geçmişte Libya konusunda “Böyle saçmalık olur mu yahu, NATO’nun Libya’da ne işi var?” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, daha sonra var gücüyle NATO’yu Libya’ya müdahale etmeye çağırmıştı.
Çok yakın bir zaman önce “bakanlar kurulunu ortak toplayacak” kadar samimi olduğu Beşar Esad’ı şimdi düşman ilan ediyor.
Bu durumu Esad şu sözlerle açıklıyor: “Ankara, Obama’nın sözcüsü gibi davranıyor. Onun sözünden çıkmıyor. Oysa ABD, Türkiye- Suriye dostluğunu istemiyor! Demokrasi ve insan hakları ABD’nin hiç de umurunda değil. Asıl mesele Suriye’nin kaynakları ve stratejik konumu…”
***
Yeni Osmanlıcılık veya diğer adıyla Neo Osmanlıcılık nedir?
Adından da anlaşılacağı üzere, bu siyasi akım “Osmanlı İmparatorluğu model alınarak Türkiye‘nin dış politika esaslı bir yayılmacılık siyaseti uygulaması gerektiğini öngörmektedir”
Geniş anlamıyla Türkiye’nin eski Osmanlı topraklarında katılımcı olarak daha etkin bir rol oynamasıdır.
Yeni Osmanlıcılık’dan daha öncede söz edilse de ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu‘nun dış politikasına ilişkin bir isim olarak ortaya çıkmıştır.
Turgut Özal hükümetinin izlediği politikalar da ilk Yeni Osmanlıcılık adımları olarak sayılabilir.
Türkiye Cumhuriyetini kuran kadro bir kurtuluş savaşı vererek, kurdukları yeni devlete bir meşruiyet (yasaya, dine ve kamu vicdanına uygunluk) kazandırmışlardır.
İlerleyen süreç içerisinde, özellikle 60’lı yıllarda aydınlar sol görüşe yaklaştıkça, sağcılar, halkı özellikle Anadolu gençlerini dini söylemlere, antikomünizme, Osmanlıcılığa çekmeye başladılar. Böylece sağ, büyük değerlerin temsilcisi olarak görülecekti.
MHP, Osmanlı bayrağı içindeki üç hilali almış, Ülkü Ocakları ise bir hilal içerisinde uluyan bir kurdu simge olarak kullanarak, “Nizam-ı Âlem ve İlay’yı Kelimetullah” gibi söylemlerle Osmanlıya hatta Osmanlı öncesi Türklüğe duyulan özlemi dile getirmişlerdi.
Ancak Aydın Çubukçu’nun bir yazısında belirttiği gibi “Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya’nın bir bölümü, aradan geçen zaman içinde, iki büyük savaş yaşamış, siyasi sınırlar defalarca yeniden çizilmiş, göçler, kırımlar dolayısıyla demografik yapı tümüyle değişmişti. Her şeyden önemlisi, bölgede oluşan yeni devletler, faklı siyasi yapılar olarak gelişmiş, farklı ekonomik ve kültürel gelişme yollarında ilerlemişlerdi. Bunun ötesinde, bir zamanlar aynı imparatorluğun parçaları durumunda olan ülkeler, örneğin Mısır ve diyelim Bosna, şimdi bunu aynı biçimde hatırlayabilme ve yine aynı türden bir birliğin parçaları olarak bir araya gelebilme potansiyellerini tümüyle yitirmişlerdi. Üstelik ’80’lerde başlayıp hız kesmeden günümüze kadar gelen emperyalist “küreselleşme” sürecinde, her biri kapitalist zincirin halkaları halinde uluslararası sermayenin denetimine girmişlerdi.”
AKP’nin TBMM organizasyonu ile Osmanlı Padişahlarını anması, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Arapça baskısı da yapılan “Stratejik Derinlik – Türkiye’nin Uluslar arası Konumu” adlı kitabında, Türkiye’nin Osmanlı mirasıyla, Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Batı Asya bölgeleriyle ilgili tasavvurları; yine Aydın Çubukçu’nun deyimiyle “Ölmüş bir atı kırbaçlamak, kof bir ideoloji, yalnızca ABD desteğiyle ve onun planlarının bir parçası olduğu sürece geçerliliği olacak olan bir siyasi perspektiftir”
Cengiz Özakıncı’nın 2005 yılında yazdığı ve şimdiye kadar yirmiye yakın baskısı yapılan “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni Osmanlı Tuzağı adlı dev araştırmasının sonu şu cümlelerle bitiyor:
“Osmanlı Tarihi’ni çocuklarımıza Amerikalıların, batılı emperyalistlerin istediği gibi ‘meydan muharebeleri tarihi’ olarak değil de Atatürk döneminde yapıldığı gibi gerçek yönüyle öğretmeye başladığımız an, kölelik zincirini kırmak Yeni Osmanlı Tuzağı’ndan kurtulmak için en önemli adımlardan birini atmış olacağız. Çocuklarımız Osmanlı’nın yükseliş dönemlerindeki bilimsel, siyasal, ekonomik başarılarını bilmeli, yerli üretimi koruyup geliştirmenin önemini kavramalı, ‘gavura damızlık vermenin uğursuzluk getireceği’ beyinlerine kazınmalı, Osmanlı’nın çöküş nedenlerini askeri yenilgiler dışında tüm çıplaklığıyla görmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti’ni çöküşten koruyabilsinler.
Osmanlı hangi güçler tarafından, neden ve nasıl yıkıldıysa, Türkiye Cumhuriyeti de aynı güçler tarafından, aynı nedenlerle, aynı yöntemlerle ve aynı biçimde yıkılışın eşiğine getirilmiştir.
Umarım ayılmak için çok geç değildir.”