17 Ağustos 2011

GÜVEN DUYGUSUNU YİTİRMEK…

ile Hami KARSLI

  İnsanlar arasındaki ilişkinin temeli güven duygusudur.

Bu duygu yitirildiği andan itibaren tüm toplumsal ilişkiler felç olur.

Bütün canlılar, birbirleriyle korku, çekinme ve kuşku duymadan ilişki kurmak isterler.

İnanma ve bağlanma duygusu, bir şeyden umulan, beklenen niteliğe inanıp, ona göre davranma kişiye mutluluk verir.

İnsanın kendine güveni, yüreklilik, cesaret anlamı da içerir.

Yaşam bir toplumsal ilişkiler bütünüdür. Bu ilişkilerin sağlamlığı, toplumun da sağlıklı olması demektir.

Günlük yaşamımızda, yakınımız olan veya olmayan birçok değişik insanla ilişki kurarız.

Sabah gözümüzü açtığımızda gördüğümüz eşimiz, çocuklarımız, annemiz, babamız veya diğer aile bireyleri yaşamımızın birer parçasıdır.

Gazetemizi, ekmeğimizi, diğer gereksinimlerimizi aldığımız alış-veriş merkezlerindeki insanlar da hayatımıza giren insanlardır.

Bir tiyatro gişesinden bilet alırken konuştuğumuz gişedeki biletçi, bindiğimiz otobüsün şoförü, selam verdiğimiz komşumuz, okuldaki öğretmenimiz, sınıftaki arkadaşımız, gönül verdiğimiz sevgili v.b. yaşamımızın olmazsa olmazlarıdır.

Başını okşadığımız kedimiz, köpeğimiz, akvaryumdaki balığımız, bahçedeki ağacımız, saksıdaki çiçeğimiz de yaşamımıza giren diğer canlılardır.

Tüm ilişkilerimizin temel harcı, çimentosu sevmek fiilidir.

 Sevmek ise güvenmektir.
 

                              ***

Prof. Dr. Harun Avcı’nın bir yazısında okumuştum:

‘‘Kodak firmasının kurucusu Eastman, basit bir film makinesi ile 1935’li yıllarda Afrika’daki vahşi hayvanların fotoğraflarını çok yakından çeker ve daha sonra bunları evinde yakın dostlarına gösterir. Hayvanların bu kadar yakından filme alınmış olmasının heyecanıyla içlerinden birisi dayanamaz; “Aziz dostum, bu işi nasıl becerdin?” diye sorar. O da cevaben; “Yanıma güvendiğim bir avcı aldım. Makinenin 10 metre kadar önüne hayalî bir çizgi çizdim. Avcıya, ben film çekerken herhangi bir hayvan bu çizgiyi geçme teşebbüsünde bulunursa derhal vur, dedim” der. İzleyiciler şaşırır ve hep bir ağızdan; ‘insan bu kadar tehlikeli bir işe nasıl teşebbüs edebilir, ya avcı vurmasaydı?’ diye sorduklarında, “Dostlarım, hayatta başarılı olmak istiyorsanız, birlikte çalıştığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz” der.’’

 İlişki kurduğumuz insanlara güvenmek, belli bir süreç içinde oluşur.
Güven duygusunu yitirmek ise daha kısa bir zamanda ama hayli sancılı olur. Çünkü bu duyguyu yitirirken, büyük bir hayal kırıklığını da beraber yaşarız.

Emperyalist ülkeler, sömürmek ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istedikleri ülkelerin halkını bölmek, parçalamak için, öncelikle, oralarda yaşayan insanların birbirlerine ve kendilerine olan güven duygusunu yok ederler.

Fransız yazar La Rochefoucauld: Başkalarına karşı beslediğimiz güvenin en büyük kısmını doğuran, kendimize olan güvenimizdir” der.

İnsanın özgüveni ise dürüstlüğünden, bilgi ve becerisinden gelir.

***

 Sevgiyi, dostluğu, arkadaşlığı, insanlarla iyi ilişkileri, iş dünyasında başarıyı yakalamak ve korumak, kristal bir eşyayı korumaktan çok daha zordur.

Bunu ancak güvenilir insanlar becerebilirler.

Güvenilir bir insanın, olaylar karşısındaki düşünüş ve davranışı önceden tahmin edilebilir. Bu ise hem güvenilene hem de güvenene rahatlık ve huzur verir.

Eskiler kanunen güvenilir kimse olarak seçilen kişiye yed-i emin derlerdi. Bu kişilere bazen mal bazen de can emanet edilirdi.

Yed-i emin olan kişi toplumda sayılır ve sevilirdi.

Kişilere duyulan güven kadar kurumlara duyulan güven de önem taşır.

Bir ulus askerine, polisine, yargıcına, öğretmenine vb. güvenmiyorsa o ulus dağılır gider. Ülkeyi yönetenler güvenilir insanlar değilse, yasama, yargı ve yürütme erklerini kendilerinde toplamışlar, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok etmişlerse o ülke zaten batmış demektir.

Kişinin mutluluğu için en önemli koşul, kişinin kendini güvende hissetmesidir.

Bir ailede anne, baba, çocuklar; bir işyerinde işveren ve işçiler; bir kurumda amir ve memurlar; yönetilenlerle yönetenler birbirlerine güvenmiyorlarsa orada huzur, başarı ve kalıcılık yoktur.

O aile, o işyeri, o kurum, o ulus parçalanmaya mahkûmdur.

***

 Dünyanın en aptal insanları, ufak çıkarlar, küçük zevkler uğruna kendilerine duyulan güveni yitirenlerdir. Çünkü bir insanın yaşamda elde edeceği en büyük onur dostunun ve düşmanının güvenini kazanmaktır.

Güvenilmez insanların ne kendilerine ne de başkalarına saygıları yoktur.

Onlar verdikleri sözlerde durmayan, kolaylıkla yalan söyleyebilen bu yüzden de toplumda istenmeyen tiplerdir.

Yazımızı Gabriel Garcia Marquez’in bir sözüyle bitirelim:

 “Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek ama kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.”

 

Değerli Okurlar,

İki hafta önce, bu köşede “Enayi Yerine Konmak” başlıklı bir yazı yayımlayarak “Turkcell”adlı GSM şirketinin müşterilerini –tabir caizse- nasıl kazıkladığını anlatmıştım.

İlgili şirketin umurunda olmadığı gibi, iki kişi dışında, okuyucuların da umurunda olmadı.

Bu duyarsız arkadaşlara bir sözüm daha var.

Lütfen elektrik faturalarını iyi incelesinler. Faturanın orta yerinde bir bölüm var. Adı: “Kayıp Kaçak Bedeli”

Benim, ÇEDAŞ’a (Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş) son ödediğim 238.50 TL’lik faturanın 21.43 TL’si “Kayıp Kaçak Bedeli” olarak alınmış. Ben kaçak elektrik kullanmıyorum. Elektrik de kaybetmiyorum(!).

Benden alınan bu para, devletin siyasi düşüncelerle güneydoğuda yaşayanlardan tahsil edemediği veya kaçak kullananlara gücü yetmediği için onların yerine alınan paradır.

ÇEDAŞ’ın, hangi yasaya dayanarak benden, benim kullanmadığım elektrik için para aldığını açıklamasını bekliyorum.  H.K.