16 Şubat 2011

TEK İLKELİ BİRLİK

ile Hami KARSLI

Bugün yaşları 70 civarında olanlar, yani 68 kuşağı diye bilinenler “tek ilkeli birlik” kavramını çok iyi anımsayacaklardır. Çünkü benim de dahil olduğum o kuşak, öncelikle “sosyal mücadeleler tarihini” öğrenirlerdi.

Baş düşmana karşı mücadele verilirken ittifaklar kurulur. Örneğin Rusya’da, 1917 Şubat Devrimi ile başlayan süreçte Çar’a karşı Bolşevikler ve sosyal demokrat sayılabilecek guruplar birleşmişlerdi.

 

Yine bizim kuşağın çok yakından takip ettiği 1979 İran İslam Devrimi’nde, Muhammet Rıza Pehlevi liderliğindeki anayasal monarşinin yıkılmasına, Mollalar’la İran’daki Marksist parti Tudeh’in ittifakı neden olmuştu.

Bütün devrimlerin ikili bir karakteri vardır. Baş düşman gittikten sonra, ittifak yapan gruplar kendi aralarında çatışırlar. Sonunda kuvvetli olan taraf kazanır.

Şubat devriminden sonraki Ekim Devrimi esnasında Bolşevikler’in ittifak yaptıkları grupları ortadan kaldırması, İran devriminde de Mollalar’ın Tudeh’i yok etmesi bu ikili karaktere çok çarpıcı örneklerdir.

***

Prof. Dr.Yusuf Ziya İrbeç yedi yabancı dil bilen, dekanlık, rektörlük ve çok üst düzeylerde yöneticilikler, danışmanlıklar yapan, uluslar arası üne sahip bir akademisyen.

23. dönem AKP Antalya Milletvekili olan İrbeç 21 Ocak 2011 günü yaptığı bir basın toplantısıyla partisinden istifa etti.

Sayın İrbeç’in basın toplantısında söylediklerinin bir kısmı aynen şöyle:

 

“…. ..Vatanına, milletine ve manevi değerlerine bağlı bir milletvekili olarak; içinde bulunduğum partinin özellikle iç politikada takip ettiği stratejinin ülkemize getireceği zararlar konusunda endişelerim arttı. Çünkü takip edilen politikalar ile ülkemin ve milletimin sosyolojik, psikolojik ve coğrafik yönden bölünme sürecine sürüklendiğini üzüntü içinde görmekteyim. Bu endişelerimi, hem milletvekili arkadaşlarım arasında ferden, hem de parti toplantılarında defalarca ve alenen dile getirdim. Ancak, yaptığım görüşmelerin ve konuşmaların, keza ikazların hiçbir fayda getirmediğini üzüntüyle müşahede ettim. Bu kaygılarıma sebep olan hadiselerin başında, Başbakanın her konuşmasında toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemleri gelmektedir. Şöyle ki; Sayın Başbakan 4 Ocak 2011 tarihli grup konuşmasında aynen şu cümleleri kullanmıştır:

“Ama biz, bu ülkedeki tüm etnik unsurları, dedik ya, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abaza’sıyla, Roman’ıyla, aklınıza ne gelirse hepsiyle, bunlar birer alt kimliktir ve bunlar kesrettir ve vahdette biz bunları topluyoruz.”

Sayın Başbakan bu tür söylemleri, milletimize verdiği zararları hesap etmeden alışkanlık haline getirmiştir. Davranışlarından da, bu alışkanlıklarından vazgeçmeyeceği açık bir şekilde görülmektedir. Buna karşın önceki başbakanlardan hiçbiri, devlet adamı sıfatı ve ciddiyetiyle, böyle bir söylemi benimsememiştir. Vatanına, milletine ve manevi değerlerine bağlı ve aynı zamanda milletinin fertleri arasında hiçbir ayırım gözetmeyen bir milletvekili sıfatıyla, Başbakana şahsen şu soruyu yöneltmek istiyorum:

“Sizden evvel bu milleti kim böldü de, siz bütünleştirmeye çalışıyorsunuz?”

Şahsen, milletin ismini telaffuz etmekten kaçınan bir tutuma karşı tepki vermek zorunluluğunu hissediyorum. Ülkemizin anayasal adı Türkiye’dir ve üzerinde vatandaş sıfatı ile yaşayan herkes Türk’tür. Bu bir alt kimlik değildir. Oysa Başbakan söylemlerinde milletimizi bütünleştirici bir unsur olan Türklüğü sürekli ve anlaşılmaz bir biçimde alt kimlik haline getirme çabası ve gayreti içindedir.

………..

Ben, aynen Başbakan gibi, İmam Hatip Lisesinden mezun olmuş bir kişi olarak; Başbakanın benimsediği bu davranış ve söylemi sonucunda ortaya çıkan ayırımcılığın yüce dinimizde de yerinin olmadığını ifade etmek istiyorum.

……..

 Açılım politikalarının milletimizin yüreğinde Habur ve benzerleri ile açtığı yara, hepimizin malumudur. Seçim sonrası yapılacak anayasal değişiklikler ile milletimizin ve ülkemizin birlik ve bütünlüğünün bozularak, bu yaranın daha da derinleşeceği endişesini taşımaktayım. Şu anda gösterilen yoğun çaba, her türlü hassasiyeti göz ardı ederek halk oylamasına ihtiyaç bırakmayacak bir milletvekili sayısına ulaşmayı hedeflemektedir. Vatanın ve milletin bütünlüğü üzerinde hiçbir şekilde parti politikası kabul edilemez. Burada asıl olan, milletin birliğini ve bütünlüğünü korumaktır.”

 

Evet, bu ifadeler AKP’i bir milletvekilinin!

***

 Ben, sadece şunu sormak istiyorum:

Atatürk İlke ve Devrimlerini, Laik Cumhuriyeti, Türk Ulusu’nun birliğini ve bütünlüğünü korumak isteyen tüm yurtseverlerin bu tek ilkede birleşmelerinin günü ne zaman gelecektir?