YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN
(Aşağıdaki yazı, “Niksar Haber” gazetesinin 1 Ocak l996 tarihli 9.sayısında yayımlanan “Bir Hukuk Kahramanı:Yekta Güngör Özden” isimli yazının yeni ilavelerle gözden geçirilmiş halidir.)
Bazı insanlar, doğdukları kent için hiçbir anlam taşımazlar.
Bazıları, doğdukları kentin “yüzkarası” dırlar. Örneğin, Sivas’ta, 2 Temmuz 1993 Cuma günü 37 aydınımızı akla hayale gelmeyecek şekilde diri diri yakan ve bu yangına göz yuman Sivaslılar, Sivas’ın yüzkarasıdırlar.
Bazı insanlar ise doğdukları kentin “yüzakı” dırlar. O kent halkı, o insanla onur duyar, övünürler.
Yekta Güngör Özden Niksar’ın yüzakıdır.
O, aslında Türkiye’nin yüzakıdır.
***
Yekta Güngör Özden’in büyüklüğü ve yüzakı oluşu onun bir zamanlar Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığı ve benzeri bir çok üst görevde bulunuşundan kaynaklanmaz.
İnsanları büyük ve onurlu kılan, onların ne iş yaptıkları değil, o işi nasıl yaptıkları ve içinde yaşadıkları topluma ne verdikleridir.
Bazen bir cumhurbaşkanı, bir başbakan bile doğdukları kentin, o ülkenin yüzkarası olabilirler.
Sayın Özden, Atatürk’e küfretmenin prim yaptığı bir ortamda, Atatürk’ü, Atatürkçülük’ü ve Laik Cumhuriyet’i savunan soyu tükenmekte olan bir aydındır. Yekta Güngör Özden’i büyük kılan budur. Bu nedenle, bir yabancıyla konuşan Niksarlı, yeri geldiğinde haklı bir övünmeyle : “Ben Yekta Güngör Özden’in hemşerisiyim” der.
***
Yekta Güngör Özden 5 Haziran 1932 yılında Niksar’da doğdu. Annesi Niksar’ın eski ve köklü ailelerinden birine mensup Kadriye Hanım(l) , babası ise Niksar’da iz bırakan öğretmenlerden Mahmut Halis Özden’dir. İlk ve ortaokulu Niksar’da tamamladı(1947). Sivas 4 Eylül Lisesi’nden sonra (1951), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni (1956) bitirdi. Cebeci Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmeni (1956-1966), Sağlık İdaresi Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi (1966-68)olarak çalıştı ve avukatlık yaptı. Ankara Barosu Genel Sekreterliği ve Başkanlığı ile Türk Hukukçular Birliği Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1979 yılında Cumhuriyet Senatosu tarafından asıl üye olarak seçildiği Anayasa Mahkemesi’nde 1988’de başkanvekilliğine, daha sonra da iki dönem başkanlığa seçildi. 1998’de emekli oldu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığını üstlendi.
1954-56 arası Devrim Gençliği dergisini yönetti ve Türkiye Hukuk Dergisi’ni kurdu (1975-76)1990’dan beri Cumhuriyet Gazetesi’nde yazıyor. Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği, Türkiye Felsefe Kurumu ve Türk Hukuk Kurumu üyesidir. İki çocuk ve torun sahibi olan Yekta Güngör Özden halen Ankara’da yaşıyor.
***
Anayasa’nın ve Siyasal Partiler Yasası’nın son derece açık hükümlerine karşın Atatürk’e ve O’nun devrimlerine dil uzatanların; yurttaşların din duygularını, politik çıkarları uğruna alabildiğine sömüren çirkin politikacıların şu veya bu şekilde yasama, yürütme ve yargı erklerine sızdıkları, iğrençliklerini çekinmeden medyada sergiledikleri bir ortamda Atatürkçülük’ün “olmazsa olmaz” koşulları olan , “cumhuriyetçiliğe”, “laikliğe”, “anti emperyalizme”, “tam bağımsızlığa”, “özgürlükçü olmaya” sahip çıkan, “yobazlara, vurgunculara, çıkarcılara” düşman olan Yekta Güngör Özden elbette, tüm bu yurdun aydınlarının yüzakıdır.
***
Hukuk, Arapça çoğul bir addır. Türkçe karşılığı “tüze” dir. Anlamı toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların tümüdür. Hukukçu da hukukla uğraşan kişidir.
Hukuk bir üst yapı kurumudur. Yani temeldeki alt yapı değişince hukuk ta değişir. Osmanlı’nın hukukuyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuku aynı değildir. Çünkü alt yapıları değişiktir. Günümüz hukukçusu Atatürk Cumhuriyeti’nin hukukcusu olmak zorundadır.
1989’un ilk aylarında ODTÜ’deki öğrenci olayları sırasında, “Ben devletim, yakarım, yıkarım” diyebilen zamanın DGM Başsavcısı Nusret Demiral’ların, Ülkü Coşkun’ların, Tevfik Hancılar’ın da hukukçu olduğu bir ülkede, devleti: “Çağdaş nitelikleriyle çatısı altında toplanan ulusun her kesiminin gereksinimlerini karşılayarak,bireyi ve toplumu, mutluluk ve güvenle yaşatma görevini yüklenen örgüt” diye tanımlayan Yekta Güngör Özden yurttaşların , “Bu ülkede gerçek hukukçular da var” demelerine neden olmuştur.
Y.G.Özden’e göre hukuk , “ulusal olduğundan çok, evrensel bir ölçüttür” Ve “düzenleyici kurallar topluluğu niteliğiyle, öncelikle insanlarla ilgili sorunlara çözüm arar.” “…Yetersiz bir hukuk, yararsız, hatta zararlıdır” Yekta Güngör Özden, “yaşamı, her şeye değecek ve kıvanç verecek” şekilde sürdürmenin, “düşünmeyi öğrenmekle başlayıp birbirimizi, kendimizden çok karşımızdakini düşünmekle” olası olduğunu söyler. O, “..yaşama geçirilmedikçe, kuralların varlığının sözden öteye geçemiyeceğini” vurgular.(2)
***
Yekta Güngör Özden çok yönlü bir kişiliğe sahiptir. Göreviyle ilgili konularda ve Cumhuriyet’in temel değerlerini savunurken radikal bir tavır sergiler. Hiçbir kişinin, siyasî kuruluşun ve çıkar grubunun etkisinde kalmaz. Düşündüğünü, yaşamı ve elde edebileceği değerler pahasına “pattadak” söyler. Espritüeldir. Esprilerinde ustaca taşlamalar vardır. Örneğin bir toplantıda, kendisiyle tokalaşan Erbakan’a“Sayın Erbakan,elimi sıkınız ama lütfen canımı sıkmayınız” derken, ustaca Erbakan’ın görüşlerini paylaşmadığını da ifade etmiştir.
Üstlendiği işe hiç gölge düşürmemiştir. Bulunduğu üst makam nedeniyle kendisinden şu veya bu şekilde yararlanmak isteyen bireylere karşı hoşgörü göstermemiş, bu tür istek sahiplerini kesin bir dil ve ses tonuyla geri çevirmiştir. Bu nedenle çıkarcı çevrelerce sevilmez.
Şöven milliyetçiliğe karşı, sımsıkı bağlı olduğu Atatürk milliyetçiliğini savunur. Bu nedenle kendisini şöven milliyetçiler, ikinci cumhuriyetçiler de sevmez. Zaten kendisinin de hiçbir zaman, ”nitelikleri ne olursa olsun, insanlar beni sevsinler” diye popülist bir tavrı, bir derdi olmamıştır.
Ancak toplumsal konularda son derece duyarlı ve özverilidir. Tüm yaşamı özentisiz ve kasıntısızdır. Cumhurbaşkanıyla konuşurken nasılsa, Niksar’da bir temizlik işçisiyle konuşurken de aynıdır.
O’nun görevini yaparken ki konuşmalarından rahatsız olanlara en güzel yanıtı 22 Ocak 1994’te, gazetesindeki köşesinde Oktay Ekşi vermişti: “Yekta Güngör Özden,Atatürk Devrimlerinin ışığıyla büyüyen, onun kurduğu laik cumhuriyetin vatandaşı olma şerefini taşıyan, ama bu cumhuriyete yapılan saldırılar karşısında duyarsız davranan binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce sorumsuz, korkak veya alçak kamu görevlisi arasında ettiği yemine sadık kalan ve laik cumhuriyeti koruyan nerdeyse yegâne ses kaldığı için..”
Övgüler O’nu böbürlendirmediği gibi, yergiler de O’nu etkilemez.
O, – Niksar deyimiyle – “her zaman abdestinden emindir”
***
Yekta Güngör Özden’in bence en ağır basan yanı sanatçı kişiliğidir.
O, usta bir ozandır. Türk dilini tüm incelikleriyle bilir. Sözcükleri şiirlerinde bir oya gibi işler. Dilin bir anlatım aracı olduğunu gözardı etmeden, olabildiğince arı bir Türkçe kullanır.
Yekta Güngör Özden’i, inandığı doğruları savunurken, ödün vermeyen katı haliyle tanıyanlar, şiirlerini okuyunca şaşırıverirler. Çünkü Ozan Özden son derece duygusaldır. Yüreği kıpır kıpırdır. Sevgi doludur. Geçmişte kendisini mutlu eden ve gelecekte kendisini mutlu edeceğine inandığı her şeye özlem duyar. Başta insan ve yurt sevgisi olmak üzere, sevginin her türü O’nun konusudur. Ben öyle zannediyorum ki, “sevmek” fiilini O’nun kadar güzel algılayan ve yaşamına uygulayan çok az insan vardır.
O bir “sevgi” adamıdır. Şu şiiri ne kadar anlamlıdır :
“Ne çıkar kavgalardan,
Savaşlardan ne çıkar?
Var mı barış ve mutluluk gibi
Güç veren, gönendiren?
İşte şarkılar, işte çocuklar
Sevgi en büyük erdem
Sevmek, ölene kadar!” (3)
Duygusallık, genellikle yaşamı anlamlı kılan ana ilkeleri istenç zayıflığına
uğratır. Ama o bunun ayırdındadır. İlkelerini titizlikle korur. Hatta bir şiirinde bunu şöyle belirtir:
“Bağımsızlık, özgürlük
Barış, sağlık, mutluluk
Ve de
Kardeşlik, dostluk.
Sevgi, saygı ve güven
Yüreğimde herkesin yüreği
İnsanlık payıma düşen.
Ne kavga, ne savaş
Ne aymazlık, bağnazlık
Yaşamak en kutsal uğraş.
Tüze en doyurucu güvence
İnsan hakları için,
İnsanlık her şeyden önce
İnsanız her şeyden önce..” (4)
Gelir dağılımında, eğitimde, sağlıkta fırsat eşitsizliği, adaletsizlik onu derinden yaralar.
“ Ağlatmaya yetiyor gördüklerimiz
Boyacı, hamal, dilenci, hasta
Aynı su, aynı ekmek, aynı zaman
Ayrı düşüyor avuçlarımıza..” (5)
***
Yekta Güngör Özden’in ilk şiiri “Yeşil Yeşil” 1950’de “Yeni Her Hafta” dergisinde çıktı. Şiirlerini Kaynak, Varlık, Türk Dili, Hisar, Mülkiye ve Nilüfer dergilerinde, yazılarını Ulus ve Barış gazetelerinde yayımladı.
Teoman Alpay, Atillâ İçli, Fethi Karamahmutoğlu ve Selahattin İnal tarafından şarkı ve marş türünde bestelenmiş on şiiri vardır.
Atatürkçülük, cumhuriyet, laiklik ve hukuk alanındaki çalışmaları ve çabaları nedeniyle çeşitli kurum ve üniversitelerden kendisine pek çok ödül ve “onursal doktora” verildi.
Ayrıca,Macarlar’ın bağımsızlık savaşı için yazdığı bir şiire “1963 Hür Macarlar Gümüş Madalya Ödülü” verildi. 1988’de “Türk Dili Onur Ödülü ”nü, 1993’te “Sanat Kurumu Onur Ödülü” nü aldı.
Şiir, derleme ve diğer bir çok konuda yayımlanmış 30’dan fazla eseri vardır.(6)
İlk kez 10 Kasım 1960’da Anıtkabir’de, sonra her yıl 19 Mayıs’ta okunan “Gençlik Andı” nın da yazarı Yekta Güngör Özden’dir. Bu and, adeta O’nun, hiç sapmadan sürdürdüğü çizgisinin 44 yıl önceden kamuoyuna sunuluşudur.
“Türk Gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, Cumhuriyet ve Devrimlerin yılmaz bekçileriyiz.
Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk İlkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığı geçmek için tüm zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi Büyük Türk Ulusu’na adarız.”
Evet, biz Niksarlılar, kendini Büyük Türk Ulusu’na adayan Sevgili Hemşerimiz Yekta Güngör Özden’le onur ve gurur duyuyor, endisine saygılar sunuyoruz.
DİPNOTLAR :
(1) Yekta Güngör Özden’in Annesi Kadriye Özden, Hacı Mahir Efendi’nin büyük oğlu Şevket Turhan’ın dört çocuğunun en büyüğüdür. (1329 yılının (milâdî 1911) Ramazan ayının 27’sinde (kadir gecesi) Niksar’da iki bebek dünyaya gelir. Aynı ebenin yardımıyla doğan bebeklerden önce dünyaya gelen erkektir ve adını “Kadir” koyarlar. Bu benim babam Kadir Karslı’dır. Aynı gece, daha sonra doğan bebek ise kızdır ve adını “Kadriye” koyarlar. Ünlü Hacı Mahir Efendi’nin torunu olan Kadriye Turhan –Halis Özden’le evlendikten sonra soyadı Özden olur.) Hâmi Karslı
(2) “Özürlüler Hukuku” (M.Ölçen-Dr.A.N.Ölçen) adlı kitaba Yekta Güngör Özden’in yazdığı önyazıdan.
(3) “Çağrı, Özgürlüğe, Mutluluğa, Barışa” (Y.G.Özden) s.37 “Sevmek” şiiri
(4) “Çağrı, Özgürlüğe, Mutluluğa, Barışa” (Y.G.Özden) s.58 “İlke” şiiri
(5) “Yüreğim Güneş” (Y.G.Özden) s.15 “Dert İstediğin Kadar” adlı şiir
(6) Yekta Güngör Özden’in Yapıtları: (Bilgiler Y.K.Y. nın “Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nin 2001 yılı baskısından alınmıştır. Cilt:2 S.658)
Şiir: Dilek,Ank.Doğuş Mtb-1953. ; Taş Ayna,Ank.Doğuş Mtb-1960. ; Atatürk İçin, Ank.Spor Toto-1981 ; Bir Gün Belki,Ank.Tısa Mtb.-1981 ; Çağrı: Barışa, Özgürlüğe, Mutluluğa,1991; Yüreğim Güneş, 1991; Tançiçeği, (seçme şiirler) Ank.Opus-1994;
Diğer: Hukuk Rehberi, 1967 (genişletilmiş 3.bas.Ank.-Saim Toraman mtb.-1974 ; T.C.Anayasası,1971 ;Yargı Sorunları,1973 ; Atatürk ve Hukuk,1982 ; Hukukun Üstünlüğüne Saygı,1990 ; İnsan Hakları, Lâiklik, Demokrasi Yolunda,Ank.Bilgi-1994 ; Atatürk Sizsiniz, Ank.Bilgi-1996 ; İnsan Haklarına ve Temel Özgürlüklere İlişkin Uluslar arası Metinler, 1997.
Derleme: Atatürk ve Cumhuriyet,1973 ; Başveren Bir İnkılapçı : Falih Rıfkı Atay,Ank. ; Devrim Gençliği,? ; Anayasa Mahkemesi Kuruluş Yasası,1987 ; Her Zaman Atatürk,1994 ; Her Zaman Atatürk’le,1995 ; Atatürk Türkiye’dir,1996 ; Atatürk Ölümsüzdür 1997 ; Atatürk’ün Devrim Koşusu Günlüğü, 1996 ; Nereden Baksa Güzel, Nereden Baksan Güzel, (Atatürk Şiirleri) Ank.Opus,1997.
(Yekta Güngör Özden’den Nostaljik Bir Şiir)
K I Z I L C I K D A L I
Kızılcık dalları düşümde
Simgesi çocukluk yıllarımın,
Niksar’da sessiz Çanakçı Deresi,
Dereçay, Karşıbağ, Harmancık, Ayvaz
Ve Külebi’lerin Kuz Mahallesi.
Melikgazi’den Emrah’a
Destanlar, koşmalar, türküler
Kağnı gıcırtısı, çıngırak ezgisi
Kuşburnu, mahlep, kestane, ceviz
Çamiçi Yaylası’nda akşam ateşleri.
Kale’nin bedenleri Kelkit’e bakar
Yorgun bulutlar ovada gezinir
Keltepe’den dökülür rüzgârın acısı
Gölge gibi dolaşır kızlar tarlalarda
Başlarında Tokat yazması.
Yüreğim burkulur, gözlerim dolar
İlk sevgim, ilk umudum, ilk yalnızlığım
Sularında boyverdiğim Niksar.
Yeniler ve yaşatır bizi
Hiçbir şeye değişilmez anılar..
(“Çağrı: Özgürlüğe, Barışa,Mutluluğa”
Sayfa 22 )
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN ‘ İN ŞİİRLERİNDEN BİR DEMET
BAĞIŞLA BİZİ ATATÜRK!
Nice kötü yol tuttuk
Seni değil, gerçekte
Kendimizi unuttuk
Bakacak yüzümüz yok.
Bağımsız vatan verdin
“Ne mutlu Türküm!” derdin
Kalkıp ta görmeliydin
Kül olduk, közümüz yok.
En sağdan, en sola dek
Parçalandık giderek
Yakamızdan tut, tek tek
Şahlanan özümüz yok.
Düştük bir başka ize
Ne yapsan azdır bize
Tükürsen yüzümüze
Diyecek sözümüz yok.
GENÇLİK ANDI
Türk gençliği olarak
özgürlüğün, bağımsızlığın,
egemenliğin, Cumhuriyet ve
Devrimlerin yılmaz bekçileriyiz.
Her zaman, her yerde ve
her durumda
Atatürk İlkelerinden
Ayrılmayacağımıza, çağdaş
Uygarlığı geçmek için
Tüm zorlukları yeneceğimize
Namus ve şeref sözü verir,
Kendimizi Büyük Türk
Ulusu’na adarız.
(Yekta Güngör Özden’in yazdığı, Milli Birlik Komitesi’nce uygun bulunup ilk kez 10 Kasım 1960’ta Anıtkabir’de, sonra her yıl 19 Mayıs’ta okunan Gençlik Andı.)
ÖZGÜRLÜK, BARIŞ, MUTLULUK
Çocukluğumuzda
Gökyüzünün kavgasıydı
Düşlerimize yansıyan.
Sonra özgürlük,
Sonra yaşam kavgası
Birdenbire başlayan.
Kan ırmağında zamanın
Anılar yağmuru,
Özlemler yangını.
Ne adında ne ayırdındayız
Düşünmeden aldığımızı verdiğimizi
Sürüyor kendimizle savaşımız.
Özgürlük, barış ve mutluluk
Varlığımızı adadığımız…
KIZILCIK DALI
Kızılcık dalları düşümde
Simgesi çocukluk yıllarımın,
Niksar’da sessiz Çanakçı Deresi,
Dereçay, Karşıbağ, Harmancık, Ayvaz
Ve Külebi’lerin Kuz mahallesi.
Melikgazi’den Emrah’a
Destanlar, koşmalar, türküler
Kağnı gıcırtısı, çıngırak ezgisi
Kuşburnu, mahlep, kestane, cevaz
Çamiçi Yaylası’nda akşam ateşleri.
Kalenin bedenleri Kelkit’e bakar
Yorgun bulutlar ovada gezinir
Keltepe’den dökülür rüzgârın acısı
Gölge gibi dolaşır kızlar tarlalarda
Başlarında Tokat yazması.
Yüreğim burkulur,gözlerim dolar
İlk sevgim, ilk umudum, ilk yalnızlığım
Sularında boyverdiğim Niksar.
Yeniler ve yaşatır bizi
Hiç bir şeye değişilmez anılar..
İÇİMİZDEN
Kendi karanlığımız,
Bizi korkutan birbirimizden.
Kendi yalnızlığımız,
Bizi donduran ellerimizden.
Kendi ateşimiz,
Bizi yakan yüreğimizden.
Kendi suskunluğumuz,
Bizi yıkan içimizden…
YÜREĞİM GÜNEŞ
Yüreğime taş bastım
Yüreğim toprak,
Yüreğime sen doldun
Yüreğim ırmak,
Yüreğime özgürlük kan
Yüreğim bayrak,
Yüreğime kuşlar indi
Yüreğim çocuk,
Yüreğime sevgi kazdım
Yüreğim ateş,
Yüreğime yürek vurdum
Yüreğim güneş.