Dr.ŞAHSUVER SAVURAN
Bazen o kentte doğmadıkları halde, uzun süre o kentte kalıp, o kent halkına hizmet ettikleri ve o kentte unutulmayacak güzel işler yaptıkları için o kent halkı tarafından çok sevilen ve kendisiyle onur duyulan insanlar vardır.
Bugün, size böyle birini Dr. Şahsuver Savuran’ı tanıtacağım.
Dr. Şahsuver Savuran 5 Mayıs 1934 yılında Tokat’ta doğdu. Süvari subayı olan babası Ali Ragıp, Erzurumlu; ev kadını olan annesi Nazire Hanım da Erzincan-Eğin’lidir.
Ali Ragıp’ın ilk eşi, oğlu Nuri üç aylıkken ölür. İkinci eş olan Nazire Hanım, Ali Ragıp’a üç çocuk verir. Dr.Şahsuver Savuran bu üç çocuğun ortancasıdır. Ablası Hasibe 1929, orman mühendisi olan küçük kardeşi Serter ise 1937 doğumludur.
Babasının görevi nedeniyle ilkokulu üç ayrı okulda (Tokat Cumhuriyet İ.O.,Urfa Vatan İ.O.,Tokat İbni Kemal İ.O.) okuyarak 1946 yılında ; Ortaokulu ise Tokat’ta (Tokat Lisesi’nde) 1949’da bitirir. Orta öğretimine Kuleli Askerî Lisesi’nde devam eden Şahsuver Savuran, mezuniyetine iki ay kala sivil liseye geçer ve 1953 yılında Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi’ni bitirir. Bir yıl maliyede memurluk yapar, özel dersler verir.
O yıllarda üniversiteler ve yüksek okullar kendi yaptıkları özel sınavlarla öğrenci almaktadır. Şahsuver Savuran’ın ilk tercihi İ.T.Ü. Mimarlık , ikinci tercihi ise İ.Ü. Botanik-Jooloji’dir. Sınavların ilk günü yapılan cebir-geometri’yi kısa sürede başarır. Ancak o gün hastalanır ve yüksek ateşle yatağa düşer. Bu nedenle ikinci gün yapılan fizik-kimya sınavına giremez. İyileştikten sonra ,daha sonraki günlerde yapılan botanik-jooloji sınavına girer, kazanır ve bir yıl okula devam eder. Ancak gönlünde yatan mimarlık sevdası nedeniyle ikinci yıl tekrar İ.T.Ü. Mimarlık Bölümü’ne başvurur. Büyük bir tesadüfle yine hastalanır ve sınava giremez.Bu kez Tıp Fakültesi’ne müracaat eder ve yapılan sınavları kazanarak okula devam eder.
Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi iken, tüm yaşamı boyunca yanından hiç ayrılmayacak olan ve yaptığı işlerde kendisine en büyük desteği veren sevgili eşi Nober Hanım’la tanışır. Nober Hanım o yıllarda Tahtakale’deki şehirler arası telefon santralında memuredir. Hemen evlenirler. Yıl 1963’tür. Ekonomik nedenlerle hem çeşitli işlerde çalışıp hem de okuduğu için fakülteyi 1966 yılında bitirir. Kadın-doğum stajında çok başarılı bir sınav verir. Klinik direktörünün teklifiyle, sınavsız olarak kadın-doğum ihtisasına başlar. Bir yıl devamdan sonra –ekonomik nedenlerle- askere gitmeye karar verir. 1967 yılında, kura’da, Mardin Kızıltepe Seyyar Jandarma Alayı’nı çekerek, görev yerine gider. İki yıl orada kalıp askerlik görevini bitirdikten sonra Tokat’a döner. Öğrencilik yıllarından arkadaşları olan Niksarlı Yücel Çor ve eşi Eczacı Güner Çor , onu Niksar’a davet ederler. Dr.Şehsuver Niksar’ı çok beğenir ve sever. Niksar, onun en büyük hobilerinden biri olan “avcılık” için de çok elverişli bir yerdir. Ayrıca Çoroğlu Yücel ve eşi Eczacı Güner’in dışında da birçok Niksarlı arkadaşı vardır. Niksar’a yerleşmeye karar verir.
Mardin Kızıltepe halkı çok sevdikleri doktorlarını tuttukları özel bir otomobil ve kamyonla Niksar’a kadar getirirler.
Dr.Sahsuver Savuran 15 Kasım 1969’da – bir ömür boyu sürecek olan –Niksar’a hizmet serüvenine başlar.
***
Şahsuver Savuran’ın serbest doktor olarak muayenehane açtığı günlerde Niksar’da iç hastalıkları uzmanı Dr.Hüsamettin Alpar, göğüs hastalıkları uzmanı Dr.Fevzi Muslular, kadın-doğum uzmanı Dr.Kayhan Bey, çocuk hastalıkları uzmanı Dr.Leman Ahıska, genel cerrah Adnan Bey, pratisyen olarak Dr.Hidayet Dinçer vardır.
Şahsuver Savuran Niksar’da dört ay serbest tabiblik yapar. O dönem Niksar Hükümet Tabibliği’ni yürüten Dr.Hüsamettin Alpar, bir gün Şahsuvar Savuran’ı ziyaret ederek, bu görevi onun üstlenmesini ister. Bu isteği kabul eden Şahsuver Bey, Bakanlığa müracaatla hükümet tabibi olur. Bu arada civar ilçelerde hekim yokluğunda oradaki sağlık hizmetlerini de yürütmekle görevlendirilir. Hükümet Tabibliği , Keşfi Meydanı civarındaki Sabri Yücer’e ait işyerinin üst katıdır. Sağlık ocakları kurulup sağlık hizmetleri sosyalize edilince Dr.Şahsuver Savuran Niksar Sağlık Ocağı Tabibi olur ve Niksar’ın çeşitli köylerinde açılan dört sağlık ocağının açılma ve teşkilatlandırılmasına öncülük eder.
Yirmiyedi yıl sekiz ay devlet hizmetinde çalıştıktan sonra 1994 yılında emekli olan Şahsuver Bey artık tam bir Niksarlı’dır. Yörede ne onu tanımayan, ne de onun tanımadığı tek bir Niksarlı yoktur. Niksar halkı onu aile bireylerinden biri sayarlar. Yöredeki her hanede hasta muayene etmiş, herkesle kalbî dostluklar kurmuştur. Günün her saatinde , gece-gündüz demeyip herkesin yardımına koşmuş, paraya tamah etmemiş, birçok yoksul insanı muayene ile yetinmeyip onların tedavisi için gerekli olan ilaçları da sağlamıştır.
***
Dr. Savuran’ın Niksar’a verdiği sağlık hizmetlerinde üç konu ön plana çıkar. Bunlardan biri guatr hastalığı ile olan savaşımıdır.
O yıllarda Niksar’da Derebağ semtinde yüzde 30, şimdiki jandarma komutanlığının bulunduğu semtte yüzde 25, Niksar genelinde ise yüzde 20 oranında basit guatr vardır. Dr. Savuran işe personelini eğitmekle başlar. Sağlık ekibindeki ebeler vasıtasıyla ‘Ev Halkı Tesbit Formu’ ları (ETF) hazırlatır. Sonra ikinci bir form daha düzenler. Bu formlarla guatr, topallıklar (çocuk felci, kalça çıkıkları, kaza nedeniyle olanlar) ve körlükler gibi dış görünüm arızalarını sayı olarak tespit eder. Bu çalışmalarda ortaya çıkan belirgin rahatsızlık “guatr” dır. Dr. Savuran kentte çok bol bulunan ceviz,kestane ağaçlarının guatrla olan ilişkisini tespit eder. Yaptırdığı su tetkiklerinde de iyot noksanlığını görür. Sağlık Bakanlığına ‘iyotlu tuz’ gereği üzerine raporlar gönderir. İlgililerle yaptığı konuşmalarda önemle bu konuyu işler. Türkiye’de iyotlu tuz üretiminde bu çalışmanın ve önerilerin büyük rolü vardır.Çünkü daha önceleri Türkiye’de iyotlu tuz üretimi yoktur. Bu çalışmalar sonucu Niksar’da guatr oranı yüzde 3’lere düşer.
***
1980’li yılların başında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bulaşıcı çocuk hastalıklarını önleme (eradike etme) çalışmaları yapmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’de 200-250 civarında doktor seminerlere çağrılır. Seminer çalışmalarının sonunda yapılan bir sınavda 4 doktor bu konuda başarılı bulunarak, seminerlerde öğretici olarak görevlendirilirler. Bu doktorlardan biri de Şahsuver Savuran’dır.
Yaklaşık 7 yıl bu görevi sürdüren Dr.Savuran, hekimlik yaptığı Tokat yöresinde de aşılama çalışmalarını yüzde 92 gibi büyük bir orana yükseltir.
***
O yıllarda Niksar’ın köylerinde sağlık koşullarına uygun tuvaletlerin bulunmaması nedeniyle özellikle hepatit (sarılık) vakalarında önemli bir yoğunluk görülmektedir. Konuya eğilen Dr. Savuran, ekibiyle beraber, gece-gündüz köy köy gezer ve sağlık koşullarına uygun tuvaletler ve fosseptikler yapılmasında halka yol gösterir. Ayrıca tüm içme sularının genel bir envaterini çıkartır, tahliller yaptırır ve sağlıksız sular konusunda halkı uyarır. Bu çalışmalar sonucunda hepatit vakalarında önemli bir azalma olur.
***
Tıp Fakülteleriyle ilgili herkesin bildiği bir söz vardır. “Tıp fakültelerinden her şey çıkar, arada sırada doktor da çıkar” denilir. Bu söz aslında, tıp fakültelerinden mezun olan doktorların çok nitelikli olduklarını belirtmek için kullanılır. Bilindiği gibi bu fakültelere –genellikle- çok zeki ve başarılı öğrenciler girerler. Zor ve uzun bir eğitimden geçerler. Dikkat edilirse güzel sanatların hemen hemen tüm dallarında kendini gösteren, ün yapan sanatçıların çoğu tıp fakültesi çıkışlıdır. Ressam, müzisyen vb. birçok doktor sanatçı vardır. Dr. Şahsuver Savuran da bu tür doktorlardan birisidir. Onun hobisi –hatta tıp doktorluğu ile eşdeğer uğraşısı- mimaridir. Çalışma masası bir mimarın çalışma masasından farksızdır. Çalışma odasının sağında solunda yapılmış, çizilmiş yüzlerce plan, proje vardır. Konuşmalarında, “mimarlık” öğrenimi görmemesinden dolayı içinde kalan bir “ukde” hep hissedilir. Mimarlık konusundaki literatürü yakından takip eder.
Niksar’da ve Çamiçi Yaylası’nda kurulan iki yerleşim birimi onun eseridir.Bugün Niksar’ın Ayvaz semtinde bulunan bir mahalleye “Doktorlar Mahallesi” denir. Kısaca bu mahallenin kuruluşunu anlatmak Dr.Savuran’a anlatmak açısından önemlidir.
1973 yılı Ekim ayında Dr. Şahsuver Savuran, Dr. İsmet Tepebaşı, Ziraat Mühendisi Cemalettin Selimbeyoğlu, Mimar Erdal Özbay, İnşaat Mühendisi Ünal Özbay ve Noter Tahsin Karabay içkili bir yemekte sohbet ederlerken Cemalettin Selimbeyoğlu, “Hepimiz kira evlerinde oturuyoruz. bir araya gelip neden kendimize birer ev yapmıyoruz” der. Öneri herkesin ilgisini çeker. Dr.Savuran hemen bir liste yapar ve konut edinme düşüncesinde olan arkadaşlarını tesbit eder. Sonra Dr.Tepebaşı ile beraber yer aramaya başlarlar. İlk önce lastikçi Duran’ın babası ile konuşarak onun evinin yerini satın almak isterler. Ancak fiyatta anlaşamazlar. Sonra Dr. Savuran “Bir tarla alıp,bahçeli evler yapalım” önerisini getirir. Bu öneri kabul görür. Savuran’la Tepebaşı yer aramaya başlarlar. Bir ara Ayvas bitişiğindeki “Çamkızı Tarlası” diye bilinen yer üzerinde dururlar. Sonra ise Zeki Ahıska’ya ait tarla daha çok hoşlarına gider ve tarlanın yarısı olan 12.5 dönüm yer satın alınır. Ortadaki yolun yarısı Zeki Ahıska’dan yarısı da yeni mahalle sakinlerinden gider. 13 parsele ayrılan arazinin ilk yedi sahibi Dr.Savuran, Dr. Tepebaşı, Cemalettin Selimbeyoğlu, Erdal Özbay, Ünal Özbay , Tahsin Karabay, Bahattin Erdem’dir. 2 parsel karayollarına, 1 parsel Selahattin Boynudelik’e, 1’er parsel de Fevzi Erdem, Alaattin Tılıç,Burhanettin Özbay’a verilir.
Bu mahalle, değişik mimaride yapılan güzel evleri ve ev sahiplerinin nitelikleri ile Niksar’ın en gözde semtlerinden biri olur.
***
Dr.Şahsuver Savuran o kadar çok yönlü birisidir ki, bu yazıyı hazırlarken onun hangi yönünden öncelikle bahsedeyim diye düşündüm durdum.
Niksar’da ‘halıcılık’ sektörünün geliştiği yıllarda onun bu konu ile ilgilendiğini görüyoruz.Ancak bu ilgi ona pahalıya mal olur ve halıcılık defterini büyük bir zararla kapatır.
Niksar’daki mahallenin kurulmasından sonra bir yazlık edinme işine girişir. Yaptığı her işte olduğu gibi yakın arkadaşlarını,tanıdıklarını da bu işe katar. Niksar’ın Ardıçlı köyünün eteklerinde 9 ortak 7200 metrekare bir arazi satın alırlar. Ancak ortaya çıkan çeşitli problemler burada yapmak istediklerini engeller.
Daha sonra Dr. Savuran Ardıçlı Köyü’nün karşı yamacında, Niksar Ovası’na hakim 21.5 dönüm bir tarla alır,burayı parsellere ayırır. Girişteki ilk parsellere kendi için bir ev inşa etmeye başlar. Evin mimarı da mühendisi de , çok kere ustası da kendisidir. Ev yaparken modern ve geleneği bir potada eritir. Tokat Perviz Sokak’taki evlerindeki ‘aşgana’ (yemeklerin yapıldığı geniş mutfak) Çamiçi Yaylası’ndaki kütükten yapılmış dağ evine eklenir. Evde ahşabın egemenliği vardır. Duvarlarından, pencere kornişlerine varıncaya kadar her işte ahşabı kullanır. İnşaatta estetik bir işlevsellik ön plana çıkar. Ona özenen Niksar ve Niksar dışındaki dostları da “Dr. Şahsuver Savuran Tatil Köyü” diye ünlenen bu yerden arsa isterler. Sattığı parsellerde ev yapacaklara tek bir kural koyar. Bu kural Tatil Köyü’nün estetiğini bozmama kuralıdır. Bugün “Ardıçlı Dağ Evi” adıyla Türkiye Oteller kitabında yerini alan bu tesis yurdun dört bir yanından – hatta yurtdışından – gelen konuklarını ağırlamaktadır.
***
İnşaat yapma, tesisler kurma onda bir tutku halindedir. Niksar’da doktorluk yaptığı yıllarda eş-dostla gittikleri Şahanlı Kavaklı’ğını bir park yapmayı düşünmüş, bunun için o zamanın Orman Müdürü Selâhattin Çimen’in, Karayolları Şefi Ahmet Erkoç’un, DSİ Şefi Şinasi Bey’in destek ve yardım vaatlerini almış ancak Köy halkı böyle bir parkı istemediği için bu proje hayata geçirilememiştir.
DSİ’ye taahhüt işleri yapan Zeki Meydan bir gün DSİ Bölge Müdürü Ünal Meçsi ve DSİ ekibini evinde misafir eder. Çok değer verdiği konuklarına kendiyle beraber ev sahipliği yapmak ve onları ağırlamak üzere Dr. Savuran’ı da davet eder. Bu sohbet sırasında Dr. Savuran, Niksar’ın ünlü Çanakçı Deresi’nin ıslah projesinden söz eder.Çünkü yağışların çok olduğu her dönemde dere taşmakta ve etrafına zarar vermektedir.DSİ Müdürü derenin ıslah çalışmalarının yapılacağı konusunda söz verir ve gerçekten de iki ay sonra bu çalışmalar başlar.
Dr. Savuran,çalıştığı sağlık ocağının tamir ve onarım işleri için devletin kasasını kullanma yerine hep özel dostluklarını kullanmıştır. Hem kendisi hem de çevresiyle barışık olan yapısı nedeniyle herkesle dostluklar kuran birisidir. Tam bir halk adamıdır. Herkesin anlayacağı dili çok iyi bilir.
Atatürkçü bir yurtseverdir. İçi boşaltılmış Atatürkçülüğü bir maske gibi kullananlara çok kızar. İyi bir entelektüeldir. Türkiye’de ve dünyada olup bitenleri yakından takip eder. Geçmişin olumlu değerlerini saklamada muhafazakâr, yeni ve iyi olanı kullanmada öncüdür. Daha Niksar’da güneş enerjisinin kullanılmadığı bir dönemde Öğretmen Lütfi Turhan bir yerden böyle bir enerji malzemesi alır ama kullanmaz.Onu derhal Dr. Savuran alır ve kullanmaya başlar.
Ucuz ve temiz enerji sağlamak için projesi ve yapımı tamamen kendisine ait olan bir rüzgar gülü,Ardıçlı Dağ Evi’nde –adeta oranın simgesi gibi- dönüp durmaktadır.
Onun sözlüğünde “olmaz” “imkânsız” sözcükleri yoktur. Her konuda sürekli projeler üretir. Evde kullandığı sandalyeden duvara astığı saate kadar her şeyi o projelendirmiş ve bu projeleri de yaşama geçirmiştir. Ardıçlı Dağ Evi’nin su tesisatından tutun da kalorifer tesisatına kadar her şey onun usta ellerinden geçmiştir. Bugün Niksar’da yapı ustası olarak çalışan birçok kişi, “ben ustalığı Doktor Bey’den öğrendim” der.
Mutfakta harikalar yaratır. Kalem gibi sardığı sigara börekleri, mangalda, fırında yaptığı çeşitli nefis ızgara etler, 5 yıldızlı otellerin yemek masalarını aratmayacak güzellikteki düzeniyle evine gelen konuklara unutmayacakları saatler geçirtir.
Dr. Savuran, iyi bir eş, iyi bir babadır. Seda (1964), Sema (1967), Selda (1968) adlarında çok iyi yetiştirdiği üç kızı ve 4 torunu vardır. Eşi Nober Hanım Niksar’ı ve Niksarlı’yı kentin yerlilerinden daha iyi tanır. Savuran Ailesi tüm Niksarlı Aileler ile dosttur. Evde sürekli konuklar vardır. Ancak konukların hepsi de birer ev sahibi rahatlığı içindedirler. Dr. Savuran’ı Niksar’da gezinirken gören herkes – kadın, erkek, çocuk- ona selam verir, yanına gelir, elini sıkar ya da elini öperler. O bugün Tokat yöresinde yaşayan tüm doktorların da sevip, saygı gösterdikleri bir ağabeyleridir.
Yüreğinde herkese yetecek kadar sevgi bulunduran Dr.Şahsuvar Savuran’a, bir Niksarlı olarak kentime verdiği her türlü hizmet için şükran duygularımı sunuyor, tüm sevdikleriyle beraber sağlıklı, uzun bir ömür diliyorum.