19 Aralık 2012

Bir Aydınlanma Savaşçısı: ALİ RIZA KOCA

ile Hami KARSLI
 ALİ RIZA KOCA

ALİ RIZA KOCA

Bir Aydınlanma Savaşçısı:

 

Yaşam, rastlantılarla dolu… .

Ali Rıza Koca’yı, yaşadığım kentten 1075 Km. uzaklıktaki başka bir kentte tanıdım.

2000 yılında Muğla’da çalışan oğlumu görmeye (ziyarete) gitmiş, üç ay bu il ve ilçelerinde yaşamıştım.

Muğla’ya gittiğim gün, Tokat’tan bir arkadaşımla telefonla görüşürken “Orada Ali Rıza Koca isimli devrimci bir arkadaşımız var. Kesinlikle onu bul ve tanış” dedi.

Çok ilginçtir, gazete aldığım küçücük işyerindeki (büfedeki) satıcıya “Ali Rıza Koca isimli bir arkadaşı arıyorum” dediğimde, parmağı ile Orgeneral Mustafa Muğlalı İşhanı’nı göstererek “Orada yazıhanesi var” dedi. Gittiğimde orda yoktu. Aynı gün sağlıkla ilgili (medikal) gereçler satan kardeşi Hüseyin Koca ile tanıştım. O da ağabeyini telefonla arayarak tanışmamızı sağladı.

O gün başlayan dostluğumuz, O’nu kaybettiğimiz güne kadar devam etti.

***

            1938 yılında Niksar’ın Geyran Köyü’nde (Yazıcık Beldesi) doğan Ali Rıza Koca, köyündeki ilkokulu bitirdikten sonra İstanbul’a gitti. Ortaöğretimini orada tamamladıktan sonra çalışma hayatına atıldı.

İlk görev yeri Şişli Etfal Hastanesi Döner Sermaye Saymanlığıydı.

Burada sağlık emekçilerinin örgütlenmesi çalışmalarında etkin rol oynadı.

TÜS – DER’in (Tüm Sağlık Personeli Derneği) Genel Yönetim Kurulu Üyeliği ve Bölge Temsilciliği’ni yaptı.

Daha sonra Sağlık Bakanlığı’nda Şube Müdürlüğü’ne atandı. Etkin çalışmalarını burada da sürdürdü.

12 Eylül döneminde çeşitli yerlere sürgün olarak gönderildikten sonra Muğla Devlet Hastanesi Personel Şefliği’ne atandı. Buradan emekli oldu.

Ali Rıza Koca emeklilik döneminde de çok yoğun bir şekilde yurt ve ulus sorunlarıyla ilgilendi.

İki dönem Muğla Belediyesi Meclis Üyeliği, iki dönem CHP İl Başkanlığı, 2003 – 2008 yılları arası üç dönem Atatürkçü Düşünce Derneği Muğla Şubesi Başkalığı, bir dönem de Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Üyeliği ve buna bağlı olarak Bölge Sorumluluğu görevlerinde bulundu.

Sevim Koca ile evli olan Ali Rıza Koca’nın Oğuz Alp ve Ural Utku isimli iki oğlu var.

Yakalandığı pankreas kanserine yenik düşen Ali Rıza Koca 24 Şubat 2012 günü 74 yaşında aramızdan ayrıldı.

***

Muğlalı İşhanı’nın üst katındaki o çalışma odasında (büroda) Sevgili Ali Rıza ne iş yapardı bilmiyorum. Belki de, hemen altında bulunan CHP Muğla İl Başkanlığı’na yakın olsun diye tutmuştu orasını.

Hani, Muhsin Ertuğrul “Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. Adama insanlık duygusu orada aşılanır. İnceliği, birbirimizi sevmeyi orada öğreniriz” der ya, O’nun çalışma odası da Muğla’nın ocak başı gibiydi. Ben oraya her gidişimde yeni dostlar tanırdım.

O yaptığı her işte, konuşmalarında hep eleştirel aklı egemen kılardı.

Din kökenli, gelenek kökenli, ön yargı kökenli tüm dogmalara kapısını kapatmıştı.

Kibar ve yardımseverdi.

Muğla’da kaldığım sürece, birçok sorunumuzun çözülmesinde bana yardımcı olmuştu.

Yapılan tüm toplumsal etkinliklerin içerisindeydi.

Laik Cumhuriyeti, Atatürk İlke ve Devrimleri’ni savunur bu konuda kesinlikle ödün vermezdi.

***

     1978’de Muğla Belediyesi’nde İmar Müdürü olarak çalışan daha sonra da eşi ile beraber Muğla’da serbest mimarlık yapan, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Yüksek Mimar Oktay Ekinci O’nun yakın dostu idi.

Ekinci, 26 Şubat 2012 günü köşesinde Ali Rıza Koca ile ilgili şunları yazıyordu:

“Tanıdığım en alçakgönüllü cumhuriyet aydını, Atatürk ve devrimlerine en yürekten bağlı “Anadolu devrimcisi”, en çalışkan ADD başkanı, CHP’nin en duyarlı ve sorumluluk sahibi militanı, en özverili toplumcu, en kibar demokrat, en çağdaş düşünce emektarı, en içten dost, sevgili yoldaşımız, can kardeşimiz Ali Rıza Koca, sevdalısı olduğu, yaşamını adadığı Muğla’nın Gülağzı Köyü’nde dün sonsuz dinlencesine çekildi.

Amansız hastalığı elbet bir gün bu dayanılmaz ayrılığı ona, ailesine, tüm yakınlarına, sevenlerine ve hepimize yaşatacaktı; ama öyle bile olsa, o hep en sevecen bakışlarıyla “bir şeyler yapılmalı” diyen bilge emektarın vedası, tam da şu “umut” günlerinde mi olmalıydı?..

            Evet… Ali Rıza Koca her yönüyle, her duruşuyla, her sözü ve her düşüncesiyle “kocaman bir umut”tu. Yanlışları kimseyi incitmeden ve en doğru söylemle dile getiren; doğruları da kimseyi yüceltmeden en dengeli ve adil ifadelerle anımsatan bir umut bilgesi, bir eylemci düşünürdü.”

***

            Ali Rıza Koca, yandaşı olduğu partinin, derneğin veya sendikanın sıradan bir üyesi değildi.

O, soran, sorgulayan biriydi.

Olaylar –veya olgular- karşısında “neden”, “niçin”, “nasıl” der, Tanilli’nin söylemiyle “aklın mahkemesini” kurardı.

Kimseye körü körüne bağlanmazdı.

Yanılmıyorsam, 2010 yılı ilkbaharında eşi, kardeşi, kardeşinin eşi ve bir yakınıyla Niksar’a gelmişti. Çamiçi Yaylası’nda bana uğradılar. Buraları çok özlediğini söylemişti. Çalışma masamın karşı tarafında Spinoza’nın bir sözü asılıydı: “En güçlü insan, en bağımsız insan, aklının buyruğuna giren insandır” Cebindeki küçük bir deftere bu sözü not etmişti.

Ne zaman Muğla’ya gitsem, bazen yalnız bazen de arkadaşlarıyla beraber beni, Gökova sapağının üst tarafındaki bir lokantaya götürürdü. İçkilerimizi yudumlarken konumuz hep güncel siyasi olaylar olurdu.

Düşüncelerini yazdığı yazıları e-posta ile tüm arkadaşlarına gönderir, arkasından da telefonla görüşlerini sorardı.

Yine böyle bir konuşma sırasında yakalandığı amansız hastalıktan söz etmişti. Ama asıl derdi üyesi olduğu partide olup bitenlerdi.

CHP’nin temel ilkelerinden saptığını, ödünler verdiğini, bunun ise partide onarılmaz yaralar açacağını söylüyordu.

Bu konuda parti genel başkanına bir mektup göndermiş, Oktay Ekinci ise onun bu düşüncelerini Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlamasına yardımcı olmuştu.

Muğla Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığı’nı yürüttüğü yıllarda, tüm Muğla ADD Şubeleri adına “Atatürkçü Düşünce” adıyla, aylık bir dergi çıkartmıştı. 2003 yılının Eylül ayıydı. AKP siyasi iktidar olalı 10 ay olmuştu. Derginin ilk sayısında yazdığı “Mustafa Kemal Yaşasaydı” başlıklı yazıda, emperyalizmin ülkemizde sahneye koyduğu oyuna dikkat çekerek şöyle diyordu: “… . . Oysa bugün; yakın tarihimizi unutanlar, geleceğini, henüz kurumlaşmasını bile tamamlayamamış Avrupa Birliği’ne kayıtsız-koşulsuz boyun eğmede arayanlar, Ortadoğu’da ABD’nin jandarmalığına soyunanlar, Kıbrıs’ı Megalo- İdea hayaliyle yaşayan Yunanistan’a bırakmakta sakınca görmeyenler, Kuzey Irak’ta ABD yedeğinde fiilen yaratılan Kürt Devleti’ne ses çıkaramayanlar, özetle ruhları emperyalizmin işbirlikçiliğine tutsak olanlar, Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal Atatürk’ü anlayabilirler mi?”

***

            Niksar’ın Geyran Köyü’nden çıkıp, yaşamı boyunca emeğin, emekçinin yanında yer alan, yayılımcılığa (emperyalizme) ve onun yerli işbirlikçisi olan hayınlara (hainlere) karşı savaşım veren Sevgili Ali Rıza, sen sadece Niksarlıların değil, Muğlalıların ve tüm ülkemiz insanlarının yüz akısın!

Işıklar içinde yat. Seni hiç unutmayacağız!