ÖTEKİLEŞTİRMEK
Zaman zaman yalnız olduğumuzu duyumsarız (hissederiz).
Çevremizdeki insanların farklı olduğu, hiçbirisinin kendimize benzemediği duygusuna kapılırız.
Bu, insanlardan uzakta, bir dağ başında yaşayan insanın yalnızlığı, tekliği değildir.
Kalabalıklar içerisinde hissettiğimiz teklik duygusudur.
Kendi isteği ve amacı için yalnızlığı seçenler, kalabalık içerisinde kendini yalnız duyumsayanlardan farklıdır.
Bu duygunun oluşmasında çok çeşitli nedenler sayılabilir.
Bir bedensel özür, terkedilmişlik, hor görülme, itilip-kakılma, vb. gibi…
Birçok insan yaşamının bir döneminde kendinin “yalnız” “yapayalnız” olduğu duygusuna kapılabilir.
***
Ötekileştirmek toplumsal yanı olan bir olgudur.
Toplumlar, düşünüş, anlayış, davranış, beğeni gibi farklılıklarının keskinleştiği dönemlerde insanlar “bizden olanlar ve olmayanlar” diye bölünürler.
“Bizden olanlar”, kendilerinden olmayanları “öteki” olarak görürler.
Bu bölünmede, genellikle “bizden olanlar” siyasi ve ekonomik olarak “öteki” durumunda olanlardan daha güçlüdürler.
Bir başka deyişle “öteki” durumunda olanları, “bizden olanlar” yaratır.
***
Ben, ötekileştiğimi, daha doğrusu ötekileştirildiğimi ilk kez 1950’li yılların ikinci yarısında duyumsamıştım.
Bugün yaşları 70’in üzerinde olanlar çok iyi anımsayacaklardır.
Demokrat Parti iktidarı döneminde, Başbakan Adnan Menderes tarafından,“Vatan Cephesi” adı altında siyasi bir oluşum yaratılmıştı.
DP’nin il, ilçe ve gençlik örgütleri bir araya getirilerek, Demokrat Parti’ye destek verenlerin isimleri radyodan düzenli olarak halka duyurulmaktaydı.
Amaç, gittikçe güç kazanan DP karşıtlarına karşı bir gövde gösterisinde bulunmaktı.
1955 yılından sonra özellikle gençler arasında Demokrat Parti’ye karşıtlık önemli bir güç oluşturmuştu.
CHP Lideri İnönü de Anadolu’da açık hava toplantıları düzenliyordu.
Adnan Menderes 1958 yılının sonlarında Manisa’da yaptığı bir konuşmada halkı “Vatan Cephesi” adı altında toplanmaya ve DP karşıtlarıyla savaşıma (mücadeleye) çağırmıştı.
Bir yıl önce yapılan 27 Ekim 1957 seçimlerinde DP %47.9 oyla 424 milletvekili çıkarmıştı.
1958 yılında komşumuz Irak’ta kanlı bir darbe ile krallığın yıkılıp cumhuriyetin kurulması, Irak’ın Bağdat Paktı’ndan çekilmesi de Demokrat Parti’yi kaygılandırıp korkutmuştu.
Demokrat Parti ile diğer partiler arasında tam bir karşıtlık (cepheleşme, kutuplaşma) yaşanıyordu.
DP ve CHP’liler ayrı kahvelere, ayrı camilere gidiyorlar hatta birbirlerinden kız alıp vermiyorlardı bile!
Küçük çocukların, hatta gömütlükte (mezarlıkta) yatanların adları bile “Vatan Cephesi’ne geçtiler” diye radyoda okunuyordu.
Öğretmenlik yaptığım Milas’ın Alatepe Köyü’nün muhtarı aynı zamanda Vatan Cephesi Ocak Başkanı’ydı. Bir gün önemsiz bir olay yüzünden tartışmıştık. Bana, parmağını sallayarak “Hoca hoca, kafamı kızdırma seni hemen buradan sürdürürüm” diye gözdağı vermişti.
Gülmüştüm, o yıllar Alatepe (Alakilise) zaten sürgün yeri gibiydi. Köyden Milas’a 7-8 saatte zor gidebiliyorduk.
TBMM’de, sadece DP milletvekillerinden oluşan bir “Tahkikat Komisyonu” kurulmuştu. Bu kurul, DP karşıtlarının ve basının eylemlerini inceliyor ve suçlu gördüklerini, mahkeme kararı olmaksızın tutuklatabiliyordu.
Bu, kuvvetler ayırımı ilkesine aykırı bir durumdu.
Demokrat Parti yandaşları “bizden olanlar”, Demokrat Parti karşıtları ise “ötekiler” di.
Ben “ötekileşmiştim”.
***
O günlerden bugüne yarım yüzyıldan fazla zaman geçti.
Bugün AKP karşıtı olan ben ve benim gibiler, yurdumuzda yeniden ötekileştirildik.
Fakat bu, sıradan bir karşıtlık ve sıradan bir ötekileştirme değil!
Ötekileşenler Laik Cumhuriyet’i, Atatürk’ü, O’nun İlke ve Devrimleri’ni savunanlar, yayılımcılığa (emperyalizme) karşı çıkanlar, tam bağımsız bir Türkiye isteyenlerdir.
Ötekileştirenler ise AKP ve (F) tipi cemaat yandaşlarıdır.
Elindeki yetkileri az bulan AKP’nin lideri artık açıkça, demokratik devlet yönetimini düzenleyen “kuvvetler ayrılığı” ilkesine saldırmakta ve adeta yasama, yürütme ve yargı da benim elimde olmalıdır, demektedir.
Ancak; 19 Mayıslarda, Cumhuriyet Bayramlarında, 10 Kasım’da, Silivri Zindanı önünde, Menemen’de, Hatay’da toplanan kalabalıklara bakıldığında bu kez Usta’nın işi oldukça zor görünüyor!