SAYISAL GERÇEKLER…
(Sevgili okur, sayılarla dolu bir yazıyı okumanın zor ve sıkıcı olduğunu biliyorum. Ama sana pembe tablolar çizenlerin, sana yalan söylediklerini anlaman için bu yazıyı dikkatlice okumanı öneririm.)
Başbakan Erdoğan, Kayseri’de 275 milyon euroluk yatırımla hayata geçirilen 41 tesisin açılışını yaparken, 2071 hedefi için hazırlıkların devam ettiğini belirterek, “Torunlarımızın torunu, inşallah 2071’i farklı yaşayacak” demiş.
Farklılığı en iyi sayısal veriler belirler.
Örneğin, “iki ekmek bir ekmekten çoktur” gibi…
Ben, BOP Eşbaşkanı, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın bu sözüne katılıyorum.
Çünkü, 3 Kasım 2002 tarihinde tek başına iktidar olan AKP’nin güttüğü siyasalara rakamların diliyle bakınca 2071’de nasıl bir tablo ile karşılaşacağımızı kestirmemek olası değil!
*
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, en açık, en net, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin sosyal yardımlarla ilgili soru önergesine verilen yanıtta buluruz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in soruyu yanıtlarken verdiği rakamlara göre:
Ocak-Eylül 2012 döneminde aylık geliri asgari ücretin üçte birinden az olan 9 milyon 203 bin 853 kişi muhtaç olarak tanımlanarak sigorta priminin tamamı devlet tarafından karşılanmaya başlanmış.
Yani, böylelikle yoksul yurttaş sayısının bir evvelki yıla göre 274 bin 260 kişi arttığını Sayın Bakan’ın ağzından öğreniyoruz. Çünkü bu rakam 2011’de 8 milyon 928 bin 943’ tü.
*
Böylelikle, AKP Hükümeti’nin Bakanı bize, Türkiye’nin 2013 yılı nüfusunun yüzde 12.3’ünün başkasının yardımına gereksinim duyduğunu, yani her 8 kişiden birinin yoksul olduğunu söylüyor.
*
Yine, Bakan Fatma Şahin’in söylemlerinden Ocak-Eylül 2012 döneminde 224 bin 190 dul kadına 259 milyon 836 bin 759 TL; yaşlı, güçsüz özürlü, engelli 1.3 milyon kişiye 2 milyar 795 milyon 433 bin 560 TL. para yardımı; 2 milyon 95 bin 636 aileye de toplam 1 milyon 960 bin 204 ton kömür yardımı yapıldığını öğreniyoruz.
*
Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı verilerine göre:
AKP iktidara geldiğinde iç borç 149.9 milyar lira iken şimdi 389.9 milyar lira; dış borç 129.6 milyar dolar iken 369.6 milyar dolar olmuştur.
Yani elinize kâğıt kalem alıp AKP iktidar olduktan sonra artan iç ve dış borç yükü fazlalığını hesap ederseniz bulacağınız rakam yaklaşık 664 Milyar Türk Lirası’dır.
AKP’nin, “IMF’ye olan 23 milyar dolarlık borcun sıfırlanmak üzere olduğu, Merkez Bankası Rezervini 65 milyardan 125 milyar dolara çıkarıldığı” söylemlerini doğru kabul edip bu tutarı 146 milyar Türk Lirası olarak düşünüp, AKP’nin yarattığı 664 milyar liralık borç yükünden çıkarırsak geriye 518 milyar Türk Lirası kalır.
Bu paraya özelleştirme adı altında atalarımızdan kalan malların satımıyla elde edilen yaklaşık 106 milyar Türk Lirası’nı da eklersek, bu iktidar döneminde 624 milyar lira içeri girdiğimiz ortaya çıkar.
Artık hesabı siz yapın:
10 yılda, bizden sonra geleceklere 624 milyar borç bırakırsak, 2071’ de yani 58 yıl sonra, ekonomik durumumuzu bir düşünün!
BOP’un Eşbaşkanı, Türkiye’nin Başbakanı doğru söylüyor:
“Torunlarımızın torunları 2071’de çoooook farklı yaşayacaklar!”
*
Şimdi son günlerin gazetelerine bir göz atalım:
- Adana’da işsiz kalan ve borçlarını ödeyemediği için cinnet getiren iş adamı eşi ve kızını öldürüp, canına kıydı.
- İzmir’de işsiz kalıp kredi kartı batağına saplanan A.B. eşi ve oğlunu yaralayıp intihar etti.
- Iğdır’da borçlarını ödeyemeyen M.H. eşi ve 4 yaşındaki kızını vurup sonra kurşunu başına sıktı.
- Samsun İlkadım ilçesinde kredi kartı borçlarını ödeyemeyen L.Ö. kendisini evinin tavanına astı.
- Samsun’da uzun süredir iş bulamayan K.R. tabancası ile kafasına ateş ederek canına kıydı.
- Kocaeli’de, işsiz kaldığı için eşi tarafından terk edilen baba 2 yaşındaki kızını boğarak öldürdü.
- Tokat’ta R.E. isimli şahıs, kullandığı banka kredisi borçlarını ödeyemediği için, tüfekle başına ateş ederek intihar etti.
Listeyi uzatmak olanaklı…
İcra takip davalarındaki dosya sayısının 14 milyonu geçtiği bir ülkede yaşıyoruz.
DİSK yaptığı açıklamada, “gizli işsiz olarak görülen eksik ve yetersiz çalıştırılanların da eklenmesiyle işsizlik oranının yüzde 18.62’ye çıktığını ve gerçek işsiz sayısının 5 milyon 571 bin kişiyi bulduğunu” ifade etti.
Unutmayalım:
Gerçek anlamı “yurt ve ulus hizmeti” olan “siyasa”yı toplumbilimciler “ekonominin yoğunlaşmış ifadesidir; onun genelleştirilmiş ve sonuçlarına vardırılmış biçimidir” diye tanımlarlar.
Bir toplumun ekonomik yapısı nasılsa, onun hukuku, ahlâkı, eğitimi, dini, ideolojisi, devleti ve bütün yapısal kurumları da ona uygun olmak zorundadır.
Aslında Türkiye’de olup bitenlere bu açıdan bakılırsa, yaşadıklarımızın “nedenlerini” “niçinlerini” daha iyi anlarız diye düşünüyorum.