03 Nisan 2013

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”

ile Hami KARSLI

İlk önce Van’ın Bahçesaray ilçesi yakınlarındaki bir tepede yazılı olan bu sözü tepeden kazımışlardı.

Geçtiğimiz hafta içerisinde de Batman Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Heykeli’nin kaidesindeki “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazısı birileri tarafından sökülerek, yerine “Yurtta sulh, cihanda sulh” yazısı kondu.

İlk kez, Atatürk’ün 10. Yıl Söylevi’nde kullandığı bu cümlenin kime battığı anlaşılamadı.

İlin valisi de belediye başkanı da bu eylemi(!) üstlenmedi. Topu birbirlerine attılar.

*

Atatürk Devrimleri’ne saldırıların henüz başlamadığı yıllarda doğup, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını 1923 Devrimi’nin coşkusu içerisinde yaşayan bizim kuşak bu sözü dağlara tepelere yazar, sık sık kullanırdı.

Büyüklerimiz, üzerine basa basa yinelerlerdi:

Atatürk “Ne mutlu Türk olana dememiş, ne mutlu Türk’üm diyene demiştir. Çünkü o Türk olmakla övünür ama “Türkçülük” yapmazdı. O, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran ulusun tüm bireylerini kucaklayan bir yapıdaydı. Irkçı değildi”

Bizler “Türk olmak” la “Türkçü olmak” arasındaki anlam ayrımını okul sıralarındayken öğrenmiştik.

*

Türk kimliğine Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bakışla, Cumhuriyet dönemindeki bakış birbirinden ayrıdır.

Söğüt’te Türkler tarafından kurulan Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde zamanla “devşirme” denilen kişiler söz sahibi olmuştur.

İstanbul’un fethinden sonra kurulan ve yüksek yöneticilerin yetiştiği “Enderun Mektepleri” ne Türk öğrenci alınmamıştır.

Osman Bey’in dışında tüm padişah eşlerinin yabancı oluşu, hayli düşündürücüdür.

Bu durum, Orhan Bey’in Bizans Tekfuru’nun kızı Holofira’yla evlenmesiyle başlamıştır.

623 yıllık Osmanlı Devleti’nde, ilk yılları saymazsak giderek Türk kimliğinin aşağılandığını, diğer kimliklerin de övüldüğünü görürüz.

Ümmet anlayışının egemen olduğu Osmanlı’da, Ermenilere “Millet-i Sadıka” (sadık millet), Araplara “Kavm-i Necip(soylu ulus) denilirken Türklere “Etrak-ı bî idrak” (anlayışsız Türk) denilmiştir.

Divan yazınının (edebiyatının) ünlü isimlerişiirlerindeTürkleri aşağılayan dizelere yer vermişlerdir.

Osmanlı Devleti’nde Türklere nasıl bakıldığını Fuzuli şu dizelerle anlatır:

“Gökten yere insen sana yer yok.

Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den

 

Şair Nef’i, “Tanrı Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır” der.

Devşirme şairlerden Hafız Çelebi:

“Sakın Türk’ü insan sanma/ Bir an bile olsa Türk’le olma,/ Türk eline şeker olsa/ O şeker zehir olur./ Türk’ün başını keserken sakın gam yeme/ Baban da olsa Türk’ü öldür” dizeleriyle Türklere ne kadar kin duyduğunu ortaya koymuştur.

Sadece Divan şairleri değil, Türk çocuklarına bugün övgüyle öğretilen, dizilerle izletilen padişahlar bile Türklüğü aşağılamışlardır.

Örneğin, “Adli” takma adıyla şiirler yazan 2. Bayezıt :

“Değme etrak ne bilsin gam-ı aşkı Adli,

Sırr-ı aşk anlamaya hallice idrak gerek” demiştir. (Türkler aşktan ne anlar Adli / Aşkın sırrını anlamaya epeyce akıl gerek)

İlgi duyanlar araştırırlarsa, Osmanlı tarihinde, bu konuyla ilgili yüzlerce örnek bulabilirler.

*

Atatürk, bir anısında şöyle der:

“Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında Türklük şuuruna (bilincine) erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım (kaynağım) oldu. Benim hayatta yegane fahrim (tek övüncüm), servetim, Türklükten başka bir şey değildir.” (Türk ve Türklük, Türk Standartları Enstitüsü, s.19)

“Türklük bilinci” Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra başlamıştır.

*

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yürüttüğü çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.

Ortadoğu’da, bir din devleti şeklinde, Amerika’nın güdümünde, onun çıkarlarına hizmet edecek Türk-Kürt Federe Devleti şekillenmeye başlıyor.

Bu nedenle sık sık dillendirilen “Yeni Osmanlıcılık” hayaliyle yatıp kalkanlar, Türklüğü, Atatürk’ü yok etmeye, ülkeyi eyaletlere bölmeye, efendilerinin emirlerini eksiksiz yerine getirmeye özen gösteriyorlar.

Ancak, hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın ki, gelecek günlerde, yayılımcılığın (emperyalizmin) sahneye koyduğu bu oyun bozulacak ve oyunun tüm yerli hain aktörleri, gerçek yargıçlar tarafından yargılanarak hak ettikleri cezayı alacaklardır.

Ben bir Türk’üm.

Ama Türkçü değilim.

Laik, tek bir ereği olan (üniter),tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Atatürk’ü ve onun devrimlerini benimsiyor ve koruyorum.

Anayasamdan, vatandaşlık tarifinden Türk Milleti’nin adını çıkarmak isteyenler benim düşmanımdır.

“Ne mutlu Türk’üm diyene!”