“ADALETİN BATAKLIĞI”
“ADALETİN BATAKLIĞI”
Böyle diyor Kılıçdaroğlu: “Silivri adaletin bataklığıdır. Benim artık adalete inancım kalmadı. Hepimiz yargılanabiliriz”
Hiç kuşku yok ki, 5 Ağustos 2013 günü Silivri’deki özel mahkemenin verdiği karar, T.C. tarihinde, dünya hukuk tarihinde sürekli konuşulacaktır.
İktidar, açık olması gereken duruşmaya halkın katılmasını engellemek için tüm gücünü kullanarak halktan ne kadar korktuğunu göstermiştir.
Bugün, bu köşede, bu kararla ilgili söylenenlerden bir demet yapacağım.
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey: “Tertip ürünü Ergenekon davasında mahkûm edilenler sadece yurtseverler değildir. Bu kararla, Türk Milleti, Atatürk Cumhuriyeti, Türk Devrimi, vatanseverlik, Türk Ordusu mahkûm edilmiştir.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Hesabı görülen Türk Milleti’dir. Hesabı kesilen TSK’dır. Tarafsızlığını yitirmiş bir hukuk anlayışına saygı duymak akla ve mantığa aykırıdır.”
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce: “Öcalan’ı serbest bırakmak için bugün insanlara müebbetler verildi. Bu millet ayağa kalkmıştır. Öyle bir korku toplumu yarattılar ki bu toplumdan korkmaya başladılar.”
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu: “Umutluyuz, güçlüyüz. O kadar güçlüyüz ki vatandaşların karşısına sıra sıra jandarma dizilmiş. Jandarma ve polis, yurttaşı düşman bilmiş. Bu mahkeme, avukatı terörist ilan etmiş. Özel görevli mahkeme Türk Milleti’nin vicdanında kendine müebbet verdi.”
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal: “Duruşmayı Türk Milleti’nden kaçırdılar. Bu duruşmanın dünyada hiçbir örneği yok. Bu bir tiyatro!”
ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan: “Bu durum, kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığının göstergesidir. Öylesine hukuksuz bir karar verdiler ki, bu hukuksuzluğu açıklayabilecekleri bir kaos ortamı yarattılar. Kararla, ordunun kendine muhalif olduğunu düşündüğü üst yönetimini ve toplumun tüm muhalif kesimlerini hayat alanlarından çıkardılar.”
Gazeteci Cüneyt Arcayürek: “Silivri’de kararlar açıklandı. Özeti: Havada bulut, Cumhuriyet-i Recebbiye’de adaleti unut!”
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Eğer halk yargının adaletli davrandığını düşünmüyorsa, hukuk düzeni yoktur. Halk, bu büyük davaların halkın nazarında yargıyı yaralayan değil, güçlendiren nitelikte olduğunu düşünmesi gerekir.”
Fransız Haber Ajansı (AFP): “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın laik ve militarist rakipleriyle hesaplaşma sürecinde önemli bir sınav”
Times: “Pek çok kişi Ergenekon davasını, Türkiye’nin laik temellerini yıkmak için tasarlanmış ve Tayyip Erdoğan’ın düşmanlarına karşı yürütülen bir cadı avı olarak değerlendiriyor.”
Guardian: “Cezalar, Türkiye’de öfkeli bir ayrışmayı alevlendirdi. Çıkan karar, sivil hükümetin ordu üzerinde egemenlik ve etki tesis ettiğini açıkça ortaya koyuyor.”
Uluslar arası Gazeteciler Federasyonu (IFJ): “Bağımsız gözlemcilerin belgelediği birçok ihlal var, bu da davanın güvenilirliğini sorgulamaya açık hale getiriyor. Bu cezalar hukukun üstünlüğüne saygı duyulmadığını doğrular nitelikte”
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ): “Türkiye’deki pek çok meslektaşımıza verilen, eşi benzeri görülmemiş cezalardan kaygı duyuyoruz ve öfkeliyiz.”
Davaya bakan mahkemenin eski başkanı Köksal Şengün: “Dosyadaki hiçbir sanık hakkında eylemlerle bağlantı kurulmadı, deliller eşliğinde suçlama getirilmedi.”
Emekli Genel Kurmay Başkanı M. İlker Başbuğ: “…yargılananlar için son sözü Millet söyleyecektir. Ve millet yanılmaz, aldanmaz. Bir de unutulmasın ki, ilahi adalet vardır.”
www.turksolu.org adresinden: “…Bakın, şimdiden bir rehine takasından bahsediliyor. Apo salınacak, karşılığında Balyoz ve Ergenekon’da tutsak yaklaşık 350 Türk Subayı serbest bırakılacak. Yani karşılıklı af!? Resmen dalga geçiyorlar, diyorlar ki bir Apo hepinize bedel!”
*
ABD ve AB yayılımcılığını (emperyalizmini) kavramadan, onlarla savaşmadan, Türkiye’de olup-bitenleri anlamak ve önlemek olası değildir.
***
Bedii Faik, Refi Cevat Ulunay gibi eski yazarlar bayram günleri yazdıkları köşe yazılarını “güldürü fıkraları” ile de süslerlerdi.
Ben de bayram sonrası yayımlanan yazımı bir Bektaşi fıkrası ile bitireyim. Fıkra Erdal Akalın’dan:
“Bektaşi Babası, alış-veriş için geldiği kentten köyüne dönerken, şehir çıkışında zaptiyeler yolunu keserek sormuşlar:
-“Omzundaki tüfekle nereden gelip nereye gidiyorsun?”
Baba erenler, şakacı bir kişiymiş. Latife ile yanıtlamış soruyu:
-“Görmez misiniz bre kolcular, Sultanımızı devirmek için payitahta yürürüm!”
Cahil zaptiyeler bu şakayı ciddiye alarak Bektaşi Babası’nı yaka paça kadının karşısına çıkarmışlar.
Kadı Efendi:
-“Bre zındık, doğru mudur, bu tüfekle payitahta giderek Haşmetlü Sultanımıza darbe yapacağın?”
Bektaşi Babası:
-“Muhterem Kadı Hazretleri, ben köyüme gidiyordum. Tüfeği ise karşıma çıkacak kurt ve çakallara karşı kendimi savunmak için almıştım. Darbe yapacak kim, buradan yaya olarak payitahta yürüyecek kim? Ben sadece latife olsun diye söyledim”
Kadı Hazretleri makamının ağırlığının tadını çıkarmak için gürlemiş:
-“Seni, Padişah Efendimize darbe yapmaya teşebbüs amacı ile suç aleti taşıdığından beş yıl hapse mahkûm ediyorum. Diyeceğin son sözün var mıdır?”
Baba Erenler:
-“Gene de insaflı davrandınız ve cezamı kısa tuttunuz. Hiç olmazsa zinadan ek ceza vermediniz. Sağ olun!”
Kadı merak ve hiddetle bakarken, Bektaşi Babası devam eder:
“Malum, donumun içinde taşıdığım zina aletini görmezden geldiğiniz ve zinaya teşebbüsten ek bir ceza vermediğiniz için sağ olun, var olun!”