19 Ekim 2011

AH ŞU ÜNİVERSİTELER OLMASA…

ile Hami KARSLI

Bazıları tarafından Osmanlının son dönemlerindeki Maarif Nazırlarından Emrullah Efendi’ye, bazılarınca da Sultan Abdülhamit’in son Maarif Nazırı olan Haşim Paşa’ya ait olduğu söylenen “Mektepler olmasa, şu maarifi ne güzel idare ederdim” sözü, büyük olasılıkla şaka olarak söylenmişti.

Daha çok Haşim Paşa’ya ait olduğunu zannettiğim bu sözün, dini eğitim yapan medreselerin yerini mekteplerin almasından bunalan bir kafanın da söylemesi büyük bir olasılıktır.

Geçtiğimiz hafta İstanbul Üniversitesi’nin akademik açılış töreni için okula gelen Başbakan Recep Tayip Erdoğan, YÖK Başkanı, İstanbul Üniversitesi’nin Rektörü zannederim, içlerinden “Ah şu üniversiteler olmasa…” diye bir düşünce geçirmişlerdir.

İçeriye hiçbir üniversite öğrencisi alınmadan yapılan bir üniversite akademik açılış töreni, zannederim sadece bizim ülkemizde yapılmıştır.

Kendi okullarının açılış törenine alınmamak bir yana, Öğrenci Konseyi Genel Sekreteri olan gencin ağzı kapatılıp karga tulumba götürülmesi, bir kız öğrencinin yerlerde sürüklenmesi, salona alınan öğretim üyelerinin tek tek aranması olayın başka bir trajik yanıydı.

Bu arada başları türbanlı kızlarla, şalvara benzer pantolon giymiş, İslami ölçütlerde kara sakallı bir takım gençlere hiç dokunulmuyordu. Çünkü onlar, haremlik – selamlık düzeninde oturuyor ve Başbakan lehinde tezahürat yapıyorlardı.

37 öğrencinin gözaltına alınması, Fen-Edebiyat Fakültesi’nde derslerin iptal edilmesi, yüzlerce çevik kuvvet polisi ve sivil polisin üniversite kampüsünü doldurması, sayısız öğrencinin GBT (genel bilgi toplama) sorgusuna tutulması, polis panzerlerinin ve TOMA’ların (toplumsal olaylara müdahale araçları) okul çevresini adeta terörize etmesiyle Başbakan’ın üniversite ziyareti sona erdi.

Son yıllarda AKP iktidarına karşı en radikal muhalefeti, Türkiye Gençlik Birliği çatısı altında örgütlenen üniversite öğrencileri gösteriyor.

2006 yılında 40 farklı üniversiteden 65 öğrenci topluluğunun birleşmesiyle kurulan TGB’nin temel hedefi ABD ve AB emperyalizmine ve onların yerli işbirlikçilerine karşı Kemalist Devrim değerlerini ve tam bağımsız Türkiye korumakolarak ifade ediliyor.

Şu veya bu nedenlerle üniversitelere giden iktidar mensubu veya yanlısı kişiler öğrencilerin büyük tepkisiyle karşılaşıyorlar. Bu nedenlerle de, yanlarında adeta bir koruma ordusuyla gidiyorlar. Bu korumaların aleyhte muhalefet yapan gençlere ne kadar hoyratça davrandığını; atılan yumurtalara karşı şemsiye tutan korumaları, aleyhte slogan atan öğrencileri yumruklayıp tekmeleyenleri, kızları saçlarından sürükleyenleri, iktidar yanlısı olmayan az sayıdaki televizyon kanalında ve yazılı basında sıkça görüyoruz.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nin, Türkiye genelinde tutuklu öğrencilere ait hazırladığı bir rapora göre, 89’u İstanbul’da olmak üzere toplamda 500 öğrenci, demokratik tepkilerini ortaya koyup, hak aradıkları için tutuklu bulunuyor.

ÇHD İstanbul Şube Sekreteri Avukat Güçlü Sevimli, “Türkiye’de son yıllarda hukukun siyaset kurumu eliyle yeniden şekillendirildiğini” ve “Öğrencilerin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yasası’na göre değil, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası kapsamında yargılandıklarını” halbuki öğrencilerin parasız eğitim, harç ücretlerinin durumu ve halk için eğitim isteklerinin, ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu söylüyor.

Merak ettim ve TGB ne istiyor diye bir araştırma yaptım. Bu gençler kurdukları sitede şunları söylüyorlar:

“Ulusal bağımsızlığı ve Cumhuriyet Devrimleri’ni savunmak;

 Batı yayılmacılığına ve sömürgeciliğe karşı anti-emperyalist bir tutum izlemek;  Tepkisel şovenizm ve etnik milliyetçilik biçiminde ortaya çıkan bölücü akımların karşısında olmak;

 Din sömürücülerine ve gericiliğe hayır demek;

 Gelir adaletsizliğine, yoksulluğa ve bireyciliğe karşı halkçı bir ekonomik sistemi savunan, parasız, bilimsel ve ulusal bir eğitim istemek;

  Üniversitelerin, küresel sermayenin ve emperyalist devletlerin çıkarları doğrultusunda değil, insanlığın ortak bilimsel hazinesine katkı yaparak ve ulus devletin ihtiyaçlarını temel alarak çalışmasından yana olmak;

 … . .”

 

Hangi aklı başında bir TC yurttaşı bu ilkelere hayır der?

Ama bizim ülkemizde, bu çocuklar hapse atılıyor.

Bu ilkeleri kabullenmeyip, gençleri tutuklayan kafa; öğretmenleri potansiyel taciz zanlısı olarak düşünen ve öğrencilerle aralarına bir metre mesafe koymalarını isteyen kafadır.

 Yazıklar olsun!