“APO’YA YALVARMAK!”
Sözcü Gazetesi 4 Haziran 2014 günü. 1. sayfada böyle başlık atmış:
Apo’ya yalvarmak!
PKK’nın bazı çocukları dağa kaldırması üzerine Başbakan: “A planını bozmayın. Bozarsanız B ve C planımız var” demesi üzerine BDP Lideri Demirtaş: “Başbakan’ın B planı gidip Öcalan’a yalvarmak; C planı, ikinci defa gidip yalvarmak. Onun tüm planları İmralı’dan onay almak!” diyor.
İnanıyorum ki, Türk ulusalcılığını ayaklar altına almayan tüm yurttaşlarımızın, bu sözler karşısında içlerinde bir şeyler kopmuş, boğazlarında bir şeyler düğümlenmiştir.
***
Eğer, bir ozan olsaydım, Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitleri” adlı şiirine bir benzek (nazire) yazar ve:
“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” dizelerinde “hilâl” sözcüğünü “köşk” yapardım.
Cumhurbaşkanı olmak, en yüksekte oturmak, tüm yetkileri elinde bulundurmak, içindeki doymak bilmeyen ‘ben’ (ego) adına verilen ödünleri gördükçe, bunların us (akıl) dışı olduğunu düşünüyorum.
***
Nereden nereye geldik?
15 Şubat 1999 günü Kenya güvenlik birimlerince yakalanıp, ertesi gün Engin Alan’ın komutanlığında Bordo Bereliler tarafından uçakla Türkiye’ye getirilen o Apo, o gün neler diyordu, şimdi neler diyor?
Yakalandığını anlayınca, büyük bir korku içinde: “Ben memleketimi severim. Zaten annem de Türk’tü. Türkiye için ne görev verilirse yaparım” diyen kişi aradan geçen zaman içerisinde Türk siyasetine yön veren, ayağına milletin vekillerinin, devletin üst düzey yöneticilerinin gittiği, bir dediği iki edilmeyen en önemli lider durumuna geldi.
***
ABD’nin çizdiği yol haritasına göre davranan AKP’ye en büyük desteği, yeniyetme, dinci (dindar değil) kentsoylular (burjuvaziler) vermişti. AKP’de bu desteğe karşılık onların devlet olanaklarından yararlanmalarını sağlamıştı.
ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak, kollamak için geliştirdiği “Büyük Ortadoğu Tasarısı (projesi)” AKP Hükümeti’nce olduğu gibi benimsendi. Hatta, Başbakan Erdoğan, bu tasarının eş başkanı olduğunu birçok kez yineleyerek duyurdu.
Bu tasarı sadece ABD’nin değil, İsrail’in çıkarları için de önem taşıyordu.
Bu önem, İsrail’in politikalarında belirleyici rol oynayan İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün yayımladığı “Stratejik Değerlendirme Bülteni”nde açıkça ortaya kondu.
Bültende, Irak ve Suriye’deki Kürt gurupların İsrail açısından kaygı veren (kritik) önemde olduğu, Barzani Yönetimi’nin bağımsızlık ilanı durumunda İsrail’in Kürt devletini resmi olarak tanımasının kesin olduğu kaydedildi.
Bu konuda İsrail yönetiminin ABD ile görüşmesi ve Kürtlerin ABD’ye ne kadar bağlı olduklarının anlatılması gerektiği savunuldu.
AKP Hükümeti, İsrail’in çıkarlarına çok uygun olan bağımsız Kürdistan sürecine, bağımsızlığının önündeki tek engel olan İran- Irak- Suriye ekseninden uzaklaşarak büyük katkıda bulundu.
Üstüne üstlük, Barzani yönetimiyle gaz ve petrol anlaşmaları bile yapıldı.
İşte bu nedenledir ki, Türkiye’de, ABD’in isteğiyle, Kürt açılımı adı altında yapılan kepazeliklere İsrail tam destek vermektedir.
***
Dilimize Farsçadan giren ve “düzeni yitirmek, aşılması çok güç engellerle karşılaşmak” anlamında bir deyim vardır:
“Şirazeden çıkmak”
Bu deyim “usunu (aklını) yitirmiş” insanlar için de söylenir.
Türkiye’de artık işlerin ve bazı kişilerin “şirazeden çıktığını” görüyoruz.
Önceleri anıştırma (ima) yollu sataşmalar, giderek kaba kuvvetle iş görmeler, daha sonra da yasaların ağır suç saydığı tüm eylemleri açıkça, bütün dünyanın gözü önünde
korkusuzca yapmalar…
Artık ülkemiz bölünmenin eşiğinde değil, bölünmüşlüğün içindedir.
Ulusal sınırlarımız içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin denetiminden çıkmış, ay yıldızlı bayrağı indirilmiş, kamu binalarına Türkçe olmayan dillerle tanıtıcı yazılar (tabelalar) konmuş ayrı bir yer var.
Ülkemizi yönetenlerin emirleriyle, Bayrağımızı indirenlere, askerimize ateş edenlere sesini çıkaramayan bir ordumuz var.
Bu ülkenin onurlu, erdemli yurttaşları duydukları üzüntüyü, iğrenmeyi anlatacak sözcükler bulamıyorlar.
Artık sözcükler anlatım güçlerini yitirdiler!
Kim demişti, anımsamıyorum:
“Yanıyorum diyebilen, yeteri kadar yanmıyordur!”
Biz gıkımız çıkmadan alev alev yanıyoruz!
Küçük bir duyuru: Şimdiye dek YCHP üzerine ve Tokat Milletvekili Sayın Orhan Düzgün’e açık mektuplar şeklinde yazılar yazdım. YCHP Yönetimini birçok konuda uyguladığı siyasalar nedeniyle kınadım.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’na yapılan saldırılar karşısında, oy verdiğim Vekilim Sayın Orhan Düzgün’ün gösterdiği doğru ve haklı tepkiden kıvandım, övünç duydum. Kendilerini kutluyorum. Hami KARSLI |