30 Mart 2011

Atatürk’ü Sevmemek…

ile Hami KARSLI

Yıllar önce, Niksar’da Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurma çalışmaları yaptığımız günlerde; kendini toplumda “devrimci” olarak gösteren bir öğretmen arkadaş “Hami Ağabey, biz seni devrimci zannediyorduk, meğer sen Atatürkçüymüşsün” demiş ve devamla “Atatürk bir küçük burjuva devrimcisidir. Atatürkçülükle bir yere varılmaz” demişti.

Sadece 20. yüzyılın değil, tüm yüzyılların en büyük devrimcisini hiç tanımayan bu vatandaş “burjuva devrimciliği” ni de bilmiyordu.

***

Aynı günlerde başka bir öğretmen arkadaş –biraz da o anki sarhoşluğunun verdiği fütursuzlukla- “Atatürk küçük adamdır” demiş ama daha sonra Atatürk’ün kurduğu partide yöneticilik görevini üstlenmişti.

Atatürk’ü küçümsemekle, büyüdüğünü zanneden bu zavallı adam ne kadar küçüldüğünün farkında bile değildi.

***

 İlçede yayımlanan bir gazetede, Milli Eğitim Müdürü’nün, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle yaptığı bir konuşma metni yayımlanmıştı. Konuşma metninde Atatürk’ten tek kelime bile söz edilmiyordu.

24 Kasım, Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” ni kabul ettiği gündü.

İmam hatip okulu çıkışlı bu vatandaş, ya Atatürk’ün, Ulus okulları dediğimiz Millet Mektepleri’nde yazı tahtasının başına geçerek dersler verdiğini ve Bakanlar Kurulu’nun 11.11.1928 tarihinde yaptığı toplantıda O’na Ulus Okullar Başöğretmenliği unvanını verdiğini bilmiyordu, ya da bu davranışı, bilinçaltındaki Atatürk düşmanlığının dışavurumuydu.

***

 Yine yıllar önce ilçemde yayımlanan başka bir gazetede 18 Mart Çanakkale Zaferi’yle ilgili aynı anda 5 yazı birden yayımlanmıştı. Ama yazıların hiçbirinde Atatürk ismi geçmiyor, zaferin nasıl bir iman gücüyle kazanıldığından söz ediliyordu. Aynı gazetede başka bir köşede “Fethullah Gülen’den övgüyle söz edilip, O’nun Türk Milleti’ne bir armağan olduğu ifade ediliyordu. Bu yazıları yazanlar esnaf, öğrenci ve öğretmen etiketliydiler.

Bu zavallıların hiçbiri, Çanakkale’nin Mustafa Kemal’siz anlatılamayacağını ve de anlaşılamayacağını bilmiyorlardı.

Bir dönem Bahriye Nazırı olarak da görev yapan Esat Paşa’nın “Çanakkale Anıları” adlı kitabında “Çanakkale’de kesin sonuç sağlayan Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşadır” dediğinden de haberleri yoktu.

Ya da iliklerine kadar işlemiş Atatürk düşmanlığı nedeniyle tarihi çarpıtmaya çalışıyorlardı.

***

 Bir toplantıda, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan söz ediliyordu. Arkadaşımız, Mustafa Kemal’in öneminden söz edince başka bir arkadaş burun kıvırarak: “O savaşı Atatürk değil, halk yaptı” demişti.

Büyük Önderi küçümseyen bu arkadaşın toplumsal liderlik konusunda ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu hakkında hiçbir bilgisi yoktu.

***

 

Çıkardığı tabloid boy gazetesini sadece çıkarları için kullanan, kendini gazeteci sanan bir vatandaş “Atatürk başarılı olmasaydı, hain olurdu” demişti. Aynı vatandaş, Atatürk’e ve Ulusal Kurtuluş Savaşına karşı çıkmış, “Türk yaratıldığı için utanç duyduğunu” söyleyen bir hainle ilgili yazıyı “Ben cemaati karşıma alamam” diyerek gazetesine koymamıştı.

Bu vatandaş da Atatürk’ü tanımıyor, “hainlik” le “kahramanlık” arasındaki o büyük zıtlığı anlayamıyordu.

***

 Genç bir eczacı arkadaş, bir toplantıda Atatürk için “Beton Mustafa” tabirini kullanmıştı. Aynı arkadaş Atatürk’ün harf devrimiyle, yeni kuşakların eskiyi anlayamadıkları gibi gülünç bir sav da ileri sürmüştü.

Atatürk’ün ve Atatürkçülük’ün gereğinden fazla abartıldığını düşünen bu arkadaş da Atatürk’ü tanımıyor, 600 yıllık bir devletten, hangi koşullarda ve  nasıl bir cumhuriyet kurulduğunu kavrayamıyordu.

***

 Atatürk’ün bedensel varlığının aramızdan ayrılmasından hemen sonra; yurdumuzda gözü olan dış güçlerle, onların yardımcısı olan içteki hainler, O’nun ilke ve devrimlerine karşı açık ya da kapalı saldırılarını gittikçe hız kazanan bir ivme ile yoğunlaştırmışlardır.

 Emperyalistlerin ve çıkarlarını onlara bağlayan içteki alçakların ana hedefleri, Atatürk ilke ve devrimleriyle kurulan Laik, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok etmektir.

 Atatürk’ü sevmemek; Fatma’yı, Ahmet’i, Hatice’yi, Ali’yi sevmemekten farklıdır.

 “Atatürk’ü sevmiyorum” diyen kişinin kastı, “onun boyunu, posunu, gözlerinin rengini sevmemek” değildir. Onun fikirlerini, devrimlerini, ilkelerini sevmemektir.

 “Atatürk’ü sevmemek” Türkiye’yi, ulusumuzu, yurdumuzu sevmemek demektir.

 Bu aymazları, bu hainleri – mevkileri ne olursa olsun- iyi tanıyalım.