AYVAS PANAYIRI

(2)

        

         (Aşağıdaki yazı  ‘Ülker’ dergisinin 3. sayısından alınmıştır. Niksar Halkevi’nin günümüzden 70 yıl önce yani 1936 yılında çıkarttığı bu dergileri çocukluğumda babamın kütüphanesinde görmüştüm. Daha sonraları aramama rağmen bulamadım. Ancak sevgili meslektaşım Hasan Akar, bu dergilerin birer fotokopisini Milli Kütüphane’den temin ederek bana ulaştırdı. “Niksar Ayvas Panayırı” adlı yazı, Ülker’in 1.sayfasından itibaren verilmiş.Yazarı Halis Turgut Özden. Yani ünlü Yekta Güngör Özden’in babası. Öğretmen Halis Özden, Niksar’da uzun yıllar öğretmenlik,  başöğretmenlik, maarif memurluğu  yapmış ve Hacı Mahir Efendi’nin büyük oğlu Şevket Turhan’ın kızı Kadriye Hanım’la evlenmiştir.)

Yazı imlasında çok hafif düzeltmeler yapılarak aynen verilmiştir. Yazıda birçok Arapça. Farsça sözcük ve tamlamalar kullanılırken, yazının arasına konulmuş olan o günlerin Tokat Valisi Faiz Ergün’ün fotoğrafının altına ise “Gençliği Seven Saygı değer İlbayımız F. ERGÜN” diye yazılması, o günlerde, dil konusunda kafaların bir hayli karışık olduğunu göstermektedir. Yazıda geçen yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını vermek istediğimde, bu köşenin sınırlarını hayli zorladığımı gördüğüm için yazıyı okuyucuya aynen sunuyorum. Zaten sizlerin, cümlelerin bütününden çıkan anlamları kavramakta zorlanmayacağınızı düşünüyorum.)

***

       “1936 yılı birinci teşrin ayının  birinci Perşembe günü Niksar Ayvas suyu civarında büyük bir panayır kuruldu. Umumi malûmat ve kimyevi  evsafını bilâhare neşredeceğimiz  Ayvas suyu kasabaya tahminen 10 dakika mesafede Ayvaz önü sırtlarının yayıldığı geniş etekler üzerindedir. Niksarlıların yüksek arzu ve emellerine terceman olan Niksar Belediye Hey’et ve mensubini  bilhassa bu uğurdaki kuvvetli alâka  ve teşebbüsleriyle az zamanda çok muazzam varlıklar gösteren Belediye reis vekili  ayni zamanda vilâyet umumi meclis azamızdan  Mehmet Kaynak’ın zati  faaliyet ve takibatıyla kurulan bu Ayvas Panayırı sayesinde  her bir yönden memleket namına tereddüp edecek umumi ve mütekabil bir çok pozitif muvaffakiyetler elde edildi. Her yıl kasaba içerisinde yeni bir tehavvül ve ilerleyiş göstermekle beraber dört yıldan beri de yaptığı elektrik tesisatıyla Niksar’ın binbir köşesini ta gece sabahlara kadar medeni ışık gözleriyle süsleyen, Niksar’ın en ufak bir noktasını bile sonsuz Cumhuriyet nurlarına boğan Niksar Belediye Hey’etimiz müşavereli, çok muntazam bir proje dahilinde aldığı hayli tertip ve ihzaratla Ayvas panayır yerini üç beş gün zarfında adeta bir kasabaya döndürmüştü. İlk önce panayırcıların şahsi zevk ve istirahatlarını temin etmek, Ayvas suyunun çıktığı  mahalli ortaya almak şartıyla tam bu Ayvas suyunun iki cihetinde en çok üçer yüz kişi istiap edebilecek şekilde münasıp mahallerinde de kahve ve kebap ocaklarına varıncaya kadar mevcut olan uzun boylu barakalar, pavyonlar yaptırdı. Güneş hatta yağmur tehlikelerinden  bile mahfuz bulunan  bu her iki baraka ve pavyonların işgal ettiği zemin kat kâmilen tefsiye ettirilmiş, fazla olarak Türk bayrağı, halı ve sandalyelerle de kendi mucirleri tarafından süslenen bu baraka ve pavyonların asri bir gazino, cazbant ve curcinası yerinde, söz ve sazı mükemmel bir panoramadan hiç farkı kalmamıştı. Ayvas suyunun çıktığı mevki önünden bilitibar onsekiz ilâ yirmi dönümlük kısmen ivicaclı düz bir arazi üzerinde muhtelif sınıf iş erbabiyle, araba ve hayvanata ait yerler baştan aşağı taksim edilmiş manifatura diğer büyük mikyasta olan tuhafiye ticarethanelerinden en küçük tablalar üstündeki ayaklı satıcılara varıncaya kadar her bir türlü alış verişçi, buna bağlı iş san’at adamları bu saha üzerinde şen şatır yayılmışlar kendi ticarethanelerini açmışlardı. Panayırın batısındaki büyük cümle kapısından içeri girilince sağ tarafta limonatacıdan başlayan panayır yeri muhtelif iş gücdeki sanat ve ticaret erbabının kendi emtia ve alış verişini kolaylıkla döndürebilecek şekilde sol tarafından tatlıcı dükkânı ile nihayet bulmak üzere üçyüzü mütecaviz ticarethane ve san’atkârlarla çevrilmişti. Bu düzlük içindeki münasıp mahallere de gelen müsafir ve halkımız için hususi çadırlar, pehlivan güreş meydanı, pehlivan hakem idare hey’eti ile seyircilere güneş icabında yağmurdan bile mestur ayrıca çadır ve yerler tahsis edilmişti. Niksar’ın bütün ova ve dağlarına nazır, temiz çimenlere bürünmüş Ayvaz suyunun üstü de yine hariçten gelecek misafir ve halkımıza mahsus çadırlar, çocuk bayram salıncakları ile donatılmıştı. Panayır hitam bulduğu güne kadar hiçbir hadise olmadığı halde ayrıca önünde dalgalanan bir Türk bayrağıyle, telefon diğer âsayiş ve inzibat teşkilâtını haiz karakol çadırı da panayırın her tarafını görebilecek bir kısımda bulunuyordu. Kadın ve erkeklere mahsus umuma açılan, hark üzerindeki ihmal edilmeyen kapalı helâlar da ayrıca kayde şayandır. Cuma günü saat 13 te çok kesif ve heyecanlı bir halk kütlesi arasında büyük panayırın açılma töreni yapıldı. Panayır cümle kapısının bağlandığı kırmızı beyaz kordelâ kaza kaymakamı yönünden çözülerek panayır yerinde arkasındaki ekân ve halk tabakasıyla derin bir uğultu altında girildi. Panayır içindeki Türk bayraklarıyla süslenmiş sütun üzerine rekzedilen Atatürk büstü önünde toplanılan açıklıkta müntehap bir heyet ve okul çucukları yönünden İstiklal marşı söylenildi; müteakiben belediye reis vekili Mehmet Kaynak, Gazi Ahmet ilk okulu öğretmenlerinden arkadaşımız Turgut Baykal taraflarından memleket durumundaki ekonomik bir mevzu ve mahiyet itibarıyle bu yıl panayırından alınacak sonuçlara dair çok ateşli söylevler verildi. Bundan sonra orada bulunan topluluğun içten gelen kıvanç ve sevinçli alkış tufanı altında  münhasıran panayır şerefine hazırlanan bir koç kurban edildi. Artık Niksar ovasının boşluğu içinde yükselen yedi katlı davul zurnanın taninendaz tarakaları, bu geniş ovanın sessizliğini; yırtan çığlıkları, panayırcıların şevk ve iştiyakla daldıkları kendi alışverişindeki gulguleleri her tarafı şenletmişti. Gündüz akşamlara kadar sanki bir kasaba gibi hıncahınç işleyen panayır yeri gecelerinde de keskin ışıklarıyla parlayan Ülker diyarından başka bir şey değildi. Panayırın kurulduğu günden itibaren gerek kasaba halkı, gerekse akşam paydoslarında resmi dairelerinden çıkan memur ve müstahdeminlerle hususi atölyelerinden ayrılan iş adamları hâişle elinde valizi, cebindeki yaptığı ihtiyaç listesiyle panayıra koşuyor günlük kumanyasını bizzat panayır yerinden tedarik ettikten sonra  kat’i bir mecburiyet hasıl olmadıkça bu güzel yerden ayrılmak bile istemiyordu. Kazanın hafta pazarı olan cumartesi günü lâyık olduğu bolluk ve halk tabakasını buldu. Civar kaza ve kasabalardan gelen müsafirlerimizden başka önünde boğası, elinde kovası dört yönden akın eden sevgili köylü yurttaşlarımız kendi mevcudiyetleriyle beraber getirdikleri her hangi bir eşya ve hayvanatiyle panayır yerimizi  bir kat daha şenlettiler. Doğrusu bu panayır yerimizi tam bu gün saygı değer müsafir ve yüce köylü kardeşlerimiz şereflendirdiler. Resmi tatile müsadif hafta pazarı günü kendi Türklük şiarımızdan madud olan  güreş ve pehlivan müsabakaları için de ayrıca düşünülmüş hazırlıklar vardı. Pazar günü sabahından başlayarak bermutat panayır yerine akın yapan, binbir çeşit giyinişleriyle panayır yerini hatta karşı yamaçları, saha haricindeki düzlükleri adeta bir çiçek bahçesi gibi süsleyen kadın erkek bütün halk ve seyirciler önünde güreş meydanı açıldı. Bu hararetli pehlivan çarpışma ve müsabakaları saat 17 ye kadar sürmüştü. Peşkir, küçük alaca, başaltı, orta, baş adlı pehlivan güreşmeleri sıra ve nizamındaki derecesine göre  muayyen saat zarfında bitirildi. En sonunda: Halkevimiz Spor Kolu Başkanı Orhan Nazlı’nın teşvik ve tergibindeki fedakârlıklarıyla yetiştirilen Spor Kolu üyelerimizden Buzköylü Mehmet Pehlivan ikramiye olarak aldığı bir çift öküz mukabilinde başı kazandı. Niksar’da mes’ut bir gün olarak beş gün süren panayır müddetince yirmi iki bin, diğer pehlivan güreşleri günü de sekiz bin halkın bulunduğu tahminen anlaşılmıştır. Hulâsa : kurulan bu Ayvas panayırı iktisadi bir adım, şerefle geçirilen çok önemli bir gün olmakla beraber kaza ve mülhakatı için cidden uğurlu, daha doğrusu her yıl herkes tarafından temenni edilecek olan çok kârlı kapılar açmıştır. Şimdiye kadar değil kaza harici kendi mıntıkamızdaki bazı uzak köylerimizin bile vakıf olmadığı Niksar’ın her bir türlü istihsal ve istihlâkâtı  üzerinde bu Ayvas panayırı dolayısıyla mühim roller, tüccari hareketler baş göstermiştir. Yine bu Ayvas Panayırı vesilesiyle memleketin tabiî  mahsulât ve san’at eserlerinin daha çok sürüm ve rağbetini artıracak kaynaklar çoğalmıştır. Bir taraftan da umumi ihtiyacat değerindeki fiat ve sühuletle temine, bununla beraber ancak kendi muhiti dahilinde kalan san’atlar erbabının eserleri her bir bucağa yayılmaya, belki de göreceği örnek, alacağı ulusal bir rekabet duygusu ile bu gibi san’atlar erbabının ortaya koyduğu her bir eserleri daha iyi şekilde değişmeye başlamıştır. İşte böyle hayırlı bir teşebbüs ve umumi bir gayenin istihdaf edeceği mütekabil menfaatler noktai nazarından bu gibi kasabalardaki yapılan yıl panayırlarının her cepheden bir çok fevait ve muhassenatı vardır. Yalnız güzel içimli Ayvaz suyumuza verilecek ehemmiyetten mâdâ panayırın yine  her yıl kurulacağı bu Ayvas suyu civarında fenni ve pilan dahilinde, daha modern açıkcası sabit ve mütekâmil bir şekilde ıslâhını, daha sağlam ve metin bir vaziyete ifrağını faâl Belediyemizin yüksek ödev ve himmetlerinden bekleriz!..

                                                                                              Halis Turgut ÖZDEN

Hamiş: Panayırın yapıldığı Ayvas suyu Niksar’ın güneyindedir.

 

                                                                       ***