Bir Modernleşme Aracı Olarak TOKAT HALKEVİ
Doç. Dr. Selçuk Duman, 1969, Sivas doğumlu genç bir akademisyen!
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Atatürk İlke ve Devrimleri Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı!
Kendisini hiç görmedim.
İnternetten, Üniversite Bilgi Sistemi’ne girerek bilgi edindim.
Onlarca bilimsel makalesi, kitapları, çok değerli çalışmaları var.
Tırnak içinde yazılması gereken yukarıdaki başlık, onun 2011 yılında yayımlanan bir kitabının adı! Ankara’da Berikan Yayınevi tarafından basılmış.(1)
Kitap beş bölümden oluşmuş:
Birinci bölümde, halkevlerinin genel olarak kuruluşu, amaçları ve yönetimsel yapısı;
İkinci bölümde Tokat Halkevi’nin açılışı, yöneticileri, üyeleri;
Üçüncü bölümde Tokat merkez ve ilçelerinde kurulan halkevleri ve halkodalarının çalışmaları;
Dördüncü bölümde Tokat ve ilçelerindeki halkevlerinin yayınları;
Beşinci bölümde ise, Cumhuriyet devrimlerini içlerine sindiremeyenlerin halkevlerini nasıl kapattıklarının öyküsü anlatılmış.
Kitaba ayrıca 17 sayfalık bir kaynakça (bibliyografya) eklenmiş. Bu kaynakçada toplam 350 civarında belgelik (arşiv) belgesi, kitap, çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış makale isimlerine yer verilmiş.
Kitabın sonuna –aralardaki 6 fotoğrafın dışında – Tokat Halkevi ile ilgili 19 fotoğraf daha eklenmiş.
Büyük bir emek ürünü olarak özenle hazırlanmış bu yapıtı Sayın Duman, eşi, kızı ve oğluna sunmuş (ithaf etmiş).
Ama ben bu çok güzel çalışmayı, Tokat halkına, ülkemizin çağdaşlaşması için uğraş veren, neredeyse soyları tükenmek üzere olan “aydınlanma savaşçılarına” sunulmuş bir armağan olarak düşünüyor, Sayın Duman’a teşekkür ediyorum.
*
Daha önceleri bu köşede Niksar Halkevi’nin çalışmalarından, çıkardıkları Ülker isimli dergiden birçok kez söz etmiştim.
Halkevleri 1923 devriminin en önemli iki temel kurumundan birisiydi.
Diğeri ise 17 Nisan 1940’ta çıkarılan 3803 sayılı yasa ile kurulan “Köy Enstitüleri” dir.
Halkevleri 19 Şubat 1932’de Atatürk’ün yönergesi (direktifi) ile kurulmuş 11 Ağustos 1951’de ise amaçlarına hizmet edemez hale getirilmişlerdir.
Gerek halkevleri, gerekse köy enstitülerinin 1950’li yıllarda kapatılması bir rastlantı değildir.
1946 yılı Cumhuriyetimizde bir dönemeç noktasıdır. Sosyolog Oya Baydar o dönemi şöyle anlatır:
“1946’larda, çok partili hayata geçilmesi, sınıfsal temelleriyle ele alınacak olursa, durum kısaca şuydu: Devletçilikle palazlandırılmış, 2.Dünya savaşı sırasında fırsatçı ihracat-ithalâtçı kârları ve başka yollardan gerekli bir ilk birikimi sağlamış, emperyalist tekellerle bağlarını, işbirliklerini, ortaklıklarını daha sıkı kurmuş, bugünün tekelcilerinin çekirdeği olan bir burjuva zümresi, kendisine dar gelmeye başlayan devletçilik elbisesini yırtarak, küçük burjuva bürokratlarının Kurtuluş Savaşı’ndan gelen belli ölçülerdeki iktidar ağırlığından silkinmeye çalışarak sahneye güçlü bir çıkış yapıyordu. 1946 yılı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bir dönemeç noktasıdır. Toprak reformu, köy enstitüleri gibi girişimler bir yana bırakılmaya, hatta tepki görmeye mahkûmdu. Çünkü gün, artık, sınıfsal ağırlığını açıkça ve kendine özgü bir demokrasi çerçevesinde koyan, asalak, bağımlı ve gerici sermayenindi.
1946 Demokrat Parti olayı ve Demokrat Parti’nin kurucularının düşünce ve sınıf yapıları, bu sermaye kesiminin niteliğini çok iyi ortaya koyar. Bir kere daha vurgulayacak olursak; kesinlikle emperyalizme bağımlı,1946-1950’lerde aracı yanı ağır basan (yani ithalatçı-ihracatçı), tatlı kârlar dururken sanayiye yönelmekte aceleci olmayan, asalak, çoğunlukla toprak kökenli veya büyük toprak sahipleriyle sıkı bağlar içinde, tefeciyi, ağayı, şeyhi hem kullanan hem de onlarla sömürü ortaklığı yapan, onları kendi demokrasisinin oy deposu halinde gördüğü, kitleler üzerinde baskı aracı ve afyon olarak kullanan, artık Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilerici güçlerine, kendi adına yetki ve iktidar vermeye niyetli olmayan bir zümredir bu.”(2)
1946 yılı sonrası olup-bitenlere baktığımızda Oya Baydar’ın saptamasının çok doğru olduğunu görürüz.
Aslında halkevlerinin ve köy enstitülerinin kapatılmasında CHP politikalarının etkisi büyüktür.
Örneğin, 27 Ocak 1954’te Demokrat Parti 6234 sayılı yasayla köy enstitülerini kapatsa da, aslında 1946 seçimlerinden önce İsmet İnönü’nün Hasan Ali Yücel ve Hakkı Tonguç’u görevden alması, Reşat Şemsettin Sirer’i Milli Eğitim Bakanı yapmasıyla köy enstitülerinin içi zaten boşaltılmış, sıradan öğretmen okulları haline getirilmişti.
Devrimci kurumlar, ancak ilerici kadroların iktidar ağırlığı üzerinde durabilirler.
Bu kurumların gerici iktidarlarla uyuşması olanaksızdır.
*
Halkevlerinin ana amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini, Atatürk İlke ve Devrimleri’ni Türk Halkı’na doğru bir şekilde anlatabilmekti.
Recep Peker Ankara Halkevi’nin açılışını yaparken, halkevlerinin kuruluş amacını şöyle açıklar:
“Milleti şuurlu (bilinçli), birbirini anlayan, birbirini seven, aynı ideale (ülküye) bağlı bir halk kütlesi (belirli işleviyle özellik gösteren büyük insan topluluğu) halinde teşkilatlandırmak! (örgütlendirmek)”
Halkevi çalışmaları dokuz kolda yürütülüyordu: Bunlar: Dil ve Edebiyat, Güzel Sanatlar, Temsil, Sosyal Yardım, Halk Dershaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Yayın, Köycülük dallarıydı.
*
Sayın Selçuk Duman’ın kitabından öğrendiğimize göre Tokat Halkevi 24 Şubat 1933 tarihinde kurulmuştur. Açılış konuşmasını Beden Eğitimi Öğretmeni İsmail Hakkı Bey yaptıktan sonra Tarih Öğretmeni Turgut Bey konu ile ilgili geniş bilgi vermiştir.
Vali Recai Bey ve Tokat Milletvekili Mustafa Bey, “Tekkeleri kapattık. Mefkûre (ülkü) ocaklarını açıyoruz” diyerek kurdeleyi kesmişlerdir. (Ne kadar acıdır ki, aradan 70 yıl geçtikten sonra Yeni CHP’nin Parti Meclisi Üyesi yapılan Bülent Kuşoğlu isimli zat: “Tekke ve zaviyelerin kapatılması son derece hatalıydı. Bunların yeniden açılması gerekli” diyerek, çağ dışı olan bu kurumları övmüştür.)
1930’lu, 1940’lı yıllarda Tokat’taki sosyal ve kültürel yaşamı anlamak, öğrenmek, görmek isteyenler için Doç. Dr. Selçuk Duman’ın “Tokat Halkevi” adlı kitabı son derece önemli bir kaynak.
Sayın Duman’ı tekrar kutluyorum.
D i p n o t l a r:
(1) 13,5×23 cm. boyutunda, kitap kâğıdına basılmış, karton kapaklı 249 sayfalık bu kitabın fiyatı 14 lira. Kitapyurdu sitesinden alındığında fiyat 11.17 TL. Kitaptan, bu yazının yayımlandığı tarihe kadar bu siteden 6 adet satılmış. Bu, merkez nüfusu 132.437 olan Tokat halkının, kendi aydınlanma tarihine karşı duyarsızlığının bir göstergesidir. Aslında bu gibi yayınları Tokat Valiliği’nin ve Tokat Belediye Başkanlığı’nın satın alması ve halkın bilgisine sunması gerekir, diye düşünüyorum.
(2) Oya Baydar, Yeni Toplum Dergisi, Nisan-1976, sayı:5 Sayfa: 31