04 Haziran 2014

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ YAKLAŞIRKEN…   

ile Hami KARSLI

 

            Yüksek Seçim Kurulu,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin dolması nedeniyle yapılacak seçimin ilk turunun tarihini 10 Ağustos 2014 olarak belirledi. İkinci tur ise 24 Ağustos’ta yapılacak.

Görünürde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük aday olduğu bu seçimler,  Türkiye Cumhuriyeti Devleti için çok büyük önem taşıyor.

Lozan’la yenilgiye uğratılan yayılımcılık (emperyalizm), hem bu yenilginin acısını çıkarmak hem de kendi doğası gereği, tam bağımsız, laik ve güçlü bir Türkiye Devleti’ne karşıdır.

Bu nedenle, Atatürk’ün ölümünden sonra, 1940’lı yılların ortalarından başlayarak, ülkemiz ve ulusumuz üzerine oynanan oyunlar gittikçe ivme kazanmış, bugün için yaşamsal tehlike boyutlarına ulaşmıştır.

Yayılımcılık, doğrudan ve o ülkedeki satın aldığı hayınlar eliyle ülkenin en önemli yönetsel kurumlarını şekillendirmektedir.

Birinci Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nda, İngiliz’in eline silah verdiği Yunan, Anadolu yarımadasına çıkıp ulusumuza saldırdığında, gözle görülür, elle tutulur olduğu; bir de Atatürk gibi bir öndere sahip oluşumuzdan, yayılımcıları yenmiştik.

Artık yayılımcılık (emperyalizm) ikili anlaşmalar, yardım adı altında bize verilen üretim artıkları, yabancı uzmanların hazırladıkları ders izlenceleri (programları), NATO ve benzeri antlaşmalar, eleştirel aklı yok edici, kör inancı kışkırtıcı düzenlemeler ve akla gelen gelmeyen bin bir aldatmayla (desiseyle) yurdumuza girmektedir.

Bu nedenle de artık doğrudan değil, dolaylı saldırmakta; bırakın eğitimsiz toplulukları, aydın etiketlilerce bile görülmemektedir.

***

Birkaç gündür, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yapan Doç. Dr. Sayın Selçuk Duman’ın “Türklerde Devlet Başkanlığı, Başkanlık Tartışmaları ve Cumhurbaşkanlarımız” adlı yapıtını okuyorum.

Kitap, 2011 yılında basılmış.

İslamiyet öncesi Türklerden başlayarak bugüne kadar, Türklerde devlet başkanlığı ile ilgili verdiği bilgilerin dışında yakın tarihimizde bu konuda yapılan tartışmalara da ışık tutuyor.

Ayrıca ilk Cumhurbaşkanımız Atatürk’ten başlayarak, Ahmet Necdet Sezer’e kadar 10 Cumhurbaşkanımızın kısa yaşam öyküleri ve nitelikleri de anlatılmış.

Konunun güncelliği bakımından bugünlerde okunması gereken çok önemli bir yapıt!

***

Cumhurbaşkanının nitelikleri, görev ve yetkileri Anayasamızda  açıkça belirtilmiştir.

Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış, TBMM üyeleri veya bu nitelikte, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk yurttaşları arasından, ulusça seçilir.

Devletin başı olan Cumhurbaşkanının yasama, yürütme ve yargı ile ilgili görev ve yetkileri vardır.

TBMM’nin yaptığı yasaları onaylamak veya geri göndermek; halkoyuna sunmak veya yok sayılması (iptali) için Anayasa Mahkemesi’nde dava açmak;

Gerektiğinde TBMM’yi toplantıya çağırmak;

Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu’nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak;

            Uluslararası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak;

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığını temsil etmek;

Milli Güvenlik Kurulu’na Başkanlık etmek;

Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak;

Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek;

Cumhurbaşkanı’nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.    Cumhurbaşkanı’nın kendi başına, bağımsız (resen) imzaladığı kararlar ve emirler nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve diğer yargı kurumlarına başvurulamaz.

Cumhurbaşkanı, ancak, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin önerisi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.

***

Yasama, yürütme, yargı hatta basını tekelinde tutmak isteği onlarca örnekle ortada olan birinin, “Türküm” demeyi yasaklayan birinin “Ben Cumhurbaşkanı olursam, yetkilerimi sonuna kadar kullanırım” tümcesiyle neyi anlatmak istediği açıkça belli değil mi?

***

Belki, konumuzla ilgisi yok gibi görülebilir ama, neden bilmem aklıma Sait Faik’in “Son Kuşlar” adlı öyküsünün sonunda söyledikleri geliyor:

“Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.

            Dünya değişiyor dostlarım.

            Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz.       Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz.

            Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi”