31 Mayıs 2007

Cumhuriyet Gazetesi Okurunun Kişiliği…

ile Hami KARSLI

(Bir CUMOK toplantısının –Samsun,19 Mayıs 2007– düşündürdükleri)

 

Cumhuriyet Gazetesi Okurunun Kişiliği…

 

         Tokat’ta yaptığımız bir  CUMOK toplantısında  -kendisini ilk defa gördüğümüz- genç bir ev kadını katılımcı, yaptığı  konuşmada: “Ben sizlerin birçoğu gibi öğrenim görmüş, çocukluğunda evinde Cumhuriyet okunduğu için Cumhuriyet gazetesi okuyan birisi değilim. Ben köy kökenliyim. Ailem ilkokuldan sonra beni okutmadı. Ancak daha sonraları baktım ki hep aklı başında olan, saygın kadın ve erkekler Cumhuriyet okuyorlar. Ve bu insanlar etrafları tarafından seviliyorlar, konuştukları dinleniyor. Bu nedenle ben de Cumhuriyet almaya karar verdim. Okudukça ülkemde ve dünyada neler olup bitiyor, öğrenmeye başladım. Yani gazetem benim okulum oldu. Daha sonraları da insanların bana eskisinden daha çok saygılı davrandıklarını hissettim.Tabii benim de onlara karşı davranışlarım değişti.”

             Evet, adının Hatice Ekeoğlu olduğunu öğrendiğimiz bu arkadaşın konuşmasından aklımda kalanlar bu cümleler…Özellikle ,“…gazetem benim okulum oldu” cümlesi…

            Bu gazete hangimizin okulu olmadı ki!..

            Çocukluğumda babama gazete alırken fiyatı 10 kuruş olan Cumhuriyet sonraları 15 kuruş olmuştu. Artık öğretmen olup kendi gazetemi kendim satın alırken (1958) gazetem için ödediğim para 25 kuruştu. Yani 137 lira olan maaşımın her ay 7.5 lirasını –ömür boyu okulum olan- gazeteme veriyordum. İtiraf etmeliyim ki, ben tüm öğrenim hayatımda okuduğum okullarda, bu gazetenin bana öğrettiklerinin milyonda birini bile öğrenmedim. Yani Cumhuriyet benim için de en büyük bir okuldu.

            Batılı anlamda Türk tiyatrosunun kurucusu sayılan Muhsin Ertuğrul, tiyatroyu bir ocak başına benzeterek, “oturup kalkmayı, insanlığı, konuşmayı  yani insanı insan yapan birçok şeyi orada öğreniriz” der.

            Bence, doğumundan  (7 Mayıs 1924) bugüne değin Cumhuriyet  gazetesi de okurları için bir ocak başı, yaşamsal bir başvuru aracı olmuştur. Hepimiz en yeni, en doğru, en çağdaş bilgileri Cumhuriyet’ten almış, bu bilgilerin ışığı altında kişiliğimizi oluşturmuşuzdur.

            Cumhuriyet gazetesi okuru sadece “Atatürk ulusçuluğuna bağlı; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasının başlangıcında sözü edilen ilkelerin savunucusu” bir kişi midir?

            Bir Cumhuriyet okuru tabii ki Atatürk ilke ve devrimlerini savunur.

            Ancak bir Cumhuriyet okuru ister üniversiteler bitirmiş olsun, isterse sadece okur yazar olsun, ister masa başında, ister yeraltındaki bir madende veya bir tarlada çalışsın, her şeyden önce o davranışlarıyla, konuşmasıyla, insani ilişkileriyle bir “beyefendi” veya “hanımefendi” dir.

            O insanlara kaba davranmaz.

            O kibar, nazik, davranışlarında ölçülüdür.

            Cumhuriyet okuru, edindiği bilgi ve görgüyle bir lider durumundadır.

            Yani o kendisinin kim olduğunu bilir ve kendisine güvenir. Bu nedenle de bir insana RTE gibi “Ananı al da git” demez. Ya da konuşurken kendisine kibarca bir iki kelime ile duygularını ifade eden bir kadına “Sus, konuşmamı kesme.Otur oturduğun yerde.Haddini bil” şeklinde bir konuşma yapmaz. Bir konuda açıklama yaparken kaba ifadeler kullanmaz. “Onlar bu işi  nah yaparlardı” şeklinde bir cümle kullanma basitliğine düşmez.

            Atatürk bir konuşmasında “Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim” diyordu.

            Bir Cumhuriyet okuru da her kim olursa olsun insanlara değer verir.

            Atatürk, “Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur” diyordu.

            Bir Cumhuriyet okuru, hizmet üretirken de alçak gönüllü, gösterişsiz olmalı, ‘her şeyi ben bilirim’ havasından uzak durmalıdır.

            Atatürk, “Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarlarımızdaki kan kurtarmıştır” diyordu.

            Bir Cumhuriyet okuru “önde yürüyen değil, yol gösteren olmalıdır

            Ortak başarılmış bir zafer varsa, kendisinden önce o zafere katkı veren diğerlerinden söz etmelidir. Zaten o zaman, diğerleri de ondan söz edeceklerdir.

            Çünkü bir Cumhuriyet okuru “yeri geldi mi başkomutanlığı üstlendiği gibi, yeri geldi mi sıradan bir nefer” de olabilmelidir.

            Cumhuriyet okuru bir insandır. O da hata yapabilir. Hata yapmak da insanca bir davranış biçimidir. Ancak Cumhuriyet okuru bir hata yaptığında, bunu fark edip özür dileme erdemini gösteren insandır.

            Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:

            Liderlik zor bir iştir. Hele Cumhuriyet okurlarına liderlik en zor liderliktir.

            Çünkü Cumhuriyet okurları nitelikli, donanımlı, sıra dışı insanlardır.

            Selam, sevgi, saygılar sunuyorum.

            Sağlıcakla ve dostlukla kalın.