DEVRİMCİ EĞİTİM ŞÛRASI’NDAN KARŞI DEVRİM EĞİTİM ŞÛRASI’NA…
(1968’den 2014’e)
“Şûra” Arapça bir sözcük, Türkçe anlamı danışma toplantısı!
(Bazıları, şûra karşılığı “kurultay” sözcüğünü kullansalar da, bu sözcük genelde “kongre” karşılığı kullanılmakta, bence, “şûra” nın anlamını tam karşılamamaktadır.)
Geçtiğimiz günlerde, Ülkemizde iki danışma toplantısı yapıldı.
Birincisi 02 – 06 Aralık 2014 günleri yapılan 19. Milli Eğitim Danışma Toplantısı, ikincisi ise 08 – 10 Aralık günlerinde yapılan 5. Din Danışma Toplantısı!
Bu iki toplantının adları farklı olsa da, ikisinin de ortak özelliği din ile ilgili konuların ve Osmanlı’ya duyulan özlemin belirgin olarak ortaya çıkmasıdır.
Bu danışma toplantılarının (şûraların) ana görevleri, hazırlanan tüzük, yönetmelik, izlence (program) ve ilkeleri inceleyerek karara bağlaması ve kesinlik kazanması için ilgili bakanlığın onayına sunmasıdır.
***
Tanrı düşüncesine dayalı bir kurum olan dinin, Tanrı ile birey arasındaki ilişki olduğuna inanan biri olarak dinsel toplantılar benim ilgimi çekmez.
Ancak, bir öğretmen olarak –emeklilik öncesi ve sonrası- Ulusal eğitimimizi ilgilendiren tüm toplantılar ilgimi çekmiştir.
Ulusal Eğitim Danışma Toplantısı (Milli Eğitim Şûrası) oluşturulmasına yönelik çabaların başlangıcı 1920’ye değin uzanır.
15 Temmuz 1921’de Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan “Maarif Kongresi’nde” ilkokul izlenceleri, öğretim süresi ile ortaöğretim kurumlarının izlence ve dersleri ele alınmış, 17 – 19 Temmuz 1939’da da 1. Ulusal Eğitim Danışma Toplantısı yapılmıştı.
1933’te çıkan “Maarif Vekâleti Merkez Teşkilâtı ve Vazifeleri” yasası, her üç yılda bir Ulusal Eğitim Danışma Toplantıları yapılmasını istese de bu görev düzenli biçimde yerine getirilmediği gerekçesiyle Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) 04 – 08 Eylül 1968 günlerinde Siyasal Bilgiler Fakültesi konferans salonunda “Devrimci Eğitim Şûrası” adı altında bir toplantı düzenlemişti.
Bir göz ameliyatı için Sen Jorj Hastanesi’nde yattığım için toplantıya katılamamış ancak arkadaşlarımdan ve basın yoluyla toplantıyı ilgiyle izlemiştim.
***
TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt’un, Devrimci Eğitim Danışma Toplantısı’nı açış ve kapanış konuşmaları, bugün de her yurtsever Atatürk devrimcisinin okuması gerekli niteliktedir.
Baykurt, konuşmasında şu vurguları yapmıştı:
“Eğitim sorunları, ülke sorunlarının bütünü içinde incelenmeli, sorunların çözümü için bilimsel ve devrimci bir yol aranmalıdır.”
“Ulusumuz içerde, ileri, borçsuz, bayındır; dışarda tam bağımsız duruma getirilmelidir.”
“Ekonomik alt yapıyı, mülkiyet ve üretim ilişkilerine dokunmadan, politik yapıyı ana çizgileri ve işleyişiyle olduğu gibi bırakarak, yazıyı, kılığı; zaman, ağırlık ve uzunluk ölçülerini, hukukun bazı bölümlerini, eğitimin bazı metot ve kurumlarını değiştirmek; Türk toplumunun gelişmesine, dünya ulusları arasında hak ettiği çağdaş yeri almasına etken olamamıştır.”
“Pahalı fabrika üretimi alıp bunun bedelini ucuz tarım ürünleriyle karşılamak olanağı yoktur.”
“Kurtuluş Savaşı günlerinde Amerika bize mandaterlik öneriyordu. Mustafa Kemalciler bunu reddettiler. 1947’de Truman Doktrini ve Marshall Plânı çerçevesi içerisinde, dış yardım ve kredi olarak belki daha kötüsünün içine düştük.”
“Ankara Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin %85’i memur, subay, büyük esnaf ve zengin köylü çocuğu; %5.7’si işçi çocuğu… İstanbul Üniversitesi’nde de durum buna yakın…”
“Özellikle, geri bıraktırılmış ülkelerde, sermayeci azınlık, uygun tedbirleri alarak, insanın daha kolay sömürülebileceği bir eğitim öngörüyor ve uyguluyor.”
“Emperyalistler de eğitim işlerimize büyük ilgi göstererek, çocuklarımızın binde 7-8 tanesinin seçilip, el bebe gül bebe okullarda okutulmasına kadar karışıyorlar ki, bu seçkin beyinleri burada daha ucuz yatırımlarla yetiştirip kendi yurtlarına transfer edebilsinler.”
“Temel ekonomik yapının, mülkiyet ve üretim ilişkileri sisteminin birer gölgesi olan hukukta, ahlâkta, eğitimde düzeltmeler yapabilmesi için alt yapıdaki bozuklukların düzeltilmesi gerektiği, tartışılmaz yalın bir gerçektir.”
“Yoksul çoğunluğun çocukları bilinçlenir ve yozlaşmadan yetişirse sistem düzelir”
“Uluslar, afyondan uyanıp kurtuluşa varmışlardır. Uluslar, Abdülhamit’in, Sevr Devletlerinin, Hitler ve Mussolini’nin, Batista’nın zincirlerinden kurtulmuşlardır. Halkımız da bu mutlu ve zengin azınlığın egemenliğinden, ulusal ve uluslararası nedenlere dayalı gerilik ve yoksulluktan kurtulup, sınıfçı değil, toplumcu bir düzene, toplumcu bir eğitime kavuşmayı başaracaktır. Bunun demokratik yollardan, kansız ve kırımsız olması mümkündür.”
“Devletin yöneticileri bizim tarafsız olmamızı istiyorlar. Kurtla kuzunun adil olmayan mücadelesinde tarafsız kalmak, güçsüz kuzunun karşısındaki güçlü kurdu, kendi gücümüz kadar daha güçlendirmek demektir.”
“Devlet ve hükümet yetkilileri, İmam-Hatip Okullarını çoğaltıp, hatta adlarını da değiştirerek, buradan çıkanlara, yüksek öğrenim yaptırmak suretiyle yönetimi gelecekte bunların eline vermeyi hayal etmektedir.”
“Kaynakları ulusal olmayan bir eğitim ulusal olamaz, plânlanması, yönü, yöntemi yabancılar tarafından çizilen bir eğitim ulusal değildir.”
***
Devrimci Eğitim Danışma Toplantısı’nda 10 ayrı komisyon 10 ayrı konuda bildiriler sunmuş, bu bildiriler tartışılmıştı.
Konular şunlardı:
“Devrimci eğitimin amaçları, ilkeleri, yöntemi”
“Geri kalmış ülkelerin eğitimi üzerinde emperyalist ve kapitalist etkileri”
“Anayasa’da eğitim ilkeleri ve ülkemizdeki temel çelişkiler”
“Bugünkü eğitim kurumları ve yeni kurumlara ihtiyaç”
“Türk toplumunun kültür ve sanat sorunları”
“Türk eğitiminde öğrenci sorunları”
“Köy Enstitüleri uygulamasından çıkan sonuçlar”
“Ekonomik ve teknolojik açıdan devrimci eğitim”
“Türk eğitiminde öğretmenin yeri ve sorunları”
“Türk eğitiminin plânlanması”
***
Komisyon tartışmalarından sonra bir bildiri yayımlandı.
Oldukça uzun olan bildirinin baştan 1. ve 2. bölümceleri (paragrafları) bence bildirinin genel anlamda bir özü gibiydi:
“Türkiye halkı bugün emperyalist güçlerle birlikte bu ülkeyi sömüren işbirlikçi kapitalistlerin ve toprak ağalarının ekonomik ve siyasal alanda egemen olduğu geri bırakılmış bir toplumsal düzen içinde yaşamaktadır.
Bu düzende egemen olan sınıfların dış ve iç sömürüyü sürdürmekten başka bir çıkarları yoktur. Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin çıkarları halk kitlelerinin çıkarlarıyla çelişmektedir.
Türkiye’deki bu temel üzerine yerleşmiş olan siyasal ve yöresel düzen ve çeşitli kurumlar bu çelişik yapının niteliklerini yansıtırlar. Bu kurumlardan biri olan eğitim de düzenin bir parçasıdır ve hâkim güçlerin çıkarlarına uygun bir amaca yöneltilmiştir.
Bu koşullarda eğitimde devrim yapılması, toplumun ekonomik yapısının değişmesine ve siyasal yönetimin halktan yana olan güçler eline geçmesine bağlıdır. Ekonomik ve siyasal bir devrim olmadan eğitimde devrim olmaz.”
***
Fakir Baykurt’un kapanış konuşmasından sonra, hep birlikte, ayakta, Can Yücel’in yazdığı “Devrimci Eğitim Şûrası Andı” içildi:
“Türküm, doğruyum, devrimciyim.
Yasam iç ve dış gâvuru dışarı atmak,
Yurdumu tezelden kalkındırmaktır…
Ülküm, işçiye iş,
Köylüye toprak,
Bebeye süt,
Yavruya ekmek ve kitap,
Gence gelecek sağlamaktır…
Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun!
Sonra, coşkuyla “Dağ Başını Duman Almış” marşı söylendi ve 5 gün süren toplantı sona erdi.
***
Ulusal eğitimimizle ilgili yapılan -yukarda kısaca öyküsünü anlattığım- toplantıdan yaklaşık yarım yüzyıl sonra “19. Milli Eğitim Şûrası” yapıldı.
Gazeteler ve televizyonlar bu toplantı ile ilgili haberleri ayrıntılı bir biçimde verdiler.
Ben sonucu çok kısa özetlemek istiyorum:
Bu toplantıda:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU MUSTAFA KEMAL’İN ADI ANILMADI.
İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK DERSLERİ HAFTALIK DERS ÇİZELGELERİNDEN KALDIRILDI.
DİN DERSLERİNİN İLKOKUL BİRİNCİ SINIFTAN BAŞLAYARAK OKUTULMASI ZORUNLU HALE GETİRİLDİ.
OSMANLICA DERSİ, İMAM HATİP VE SOSYAL BİLİMLER LİSELERİNDE ZORUNLU, DİĞER OKULLARDA İSE SEÇMELİ OLDU.
T.C. DEVRİM TARİHİ ATATÜRKÇÜLÜK DERSİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ KARARI ALINDI.
“Devrim” sözcüğü, genelde olumlu bir anlam taşıyarak toplumların ileriye doğru değişmesini anlatır.
Eğer toplum ileriye değil de geriye doğru bir değişme gösteriyorsa buna “karşı devrim” deriz.
“19. Milli Eğitim Şûrasında” Atatürk Devrimleri’ne karşı kararlar alınmıştır.
Bu nedenle bu toplantı karşı devrimci, gerici bir toplantıdır.