“EHVENİŞER…”
Başlıktaki sözcük, hem Arapçada hem de Farsçada “birkaç kötüden en az kötü olanı” anlamında kullanılan bileşik bir sözcüktür.
Daha önceleri yazdığım birkaç yazıda bu sözcük üzerinde durmuş; Atatürk’ün bu sözcükle ilgili düşüncelerini yazmıştım.
1918 yılı sonlarında, ülkemizin durumu tartışılırken, Halide Edip Adıvar, Minber gazetesindeki yazısında “Muvakkatbir amerikan mandasını ehvenişer olarak görüyoruz” demişti. (1)
Cümleyi bugünkü dile çevirirsek “ (ülkemizin) geçici olarak, Amerika tarafından yönetilmesini, kötü seçeneklerin en az kötüsü olarak görüyoruz” demektir.
Konu, bir yıl sonra Sivas Kongresi’nde söz konusu olunca Atatürk, “kötünün en az kötüsü, aslında kötülerin en kötüsüdür” (ehvenişer, şerlerin en şerridir” demişti.
Çünkü Atatürk, bir kötüden kurtulmak istenirken, “o daha az kötü” diyerek başka bir kötü seçeneği kabul etmenin kurtuluş olmadığını biliyordu.
***
18 gün sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 12. Cumhurbaşkanı seçilecek.(2)
Adayların üçü de, aynen milletvekilliği seçimlerinde olduğu gibi, halkın değil, egemen kişi veya kurumların seçip dayattığı isimler!
AKP’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan; HDP (Halkların Demokratik Partisi) ile BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) nin ortak adayı Selahattin Demirtaş, bu siyasi partilerin doğalarına uygun olan adaylardır.
Ancak, ana ve yavru muhalefet partilerinin ortak adayı olan Ekmelettin İhsanoğlu, yavru muhalefet partisi MHP’nin doğasına bir parça uygun düşse de ana muhalefet CHP’ nin doğasına uygun aday değildir.
Eğer bana, bu aday kendisini eski CHP’den ayırmak için partinin başına “yeni” sözcüğünü ekleyen YCHP’ye uygundur, derseniz, bunu onaylarım.
***
Kılıçdaroğlu’nun, partisinin yetkili organlarıyla görüşüp, tartışmadan getirip dayattığı ve kapı kullarına (!) bağırarak “tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz” dediği Ekmelettin İhsanoğlu’na başlangıçta karşı çıkanlar, şimdi “N’apalım, var olanların içinde en iyisi bu!” diyerek ulusumuzu sandığa, oy vermeye çağırıyorlar.
Bu konudaki tutarsızlığı en yalın biçimde YCHP Milletvekili Kamer Genç sergiledi ve İzmir’de, kendisine Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili karşı çıkanlara açıkça: “Kardeşim, benim de içime sinmiyor ama, kötülerin içinde en iyisi o” dedi.
Bu us (akıl) yürütmeye göre, gösterilen kötü adayların içinde en iyisi Recep Tayyip Erdoğan olsaydı, demek ki ona oy verilecekti.
Ulusça bir us tutulması yaşıyoruz.
Bu ülke, İngiliz yayılımcılığına (emperyalizmine) karşı, ulusça verilen bir savaşla kuruldu.
Şimdi, bazı aydın etiketliler, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na –diğerleri daha kötü diye- yayılımcılığın isteklerine uygun, El Ezher çıkışlı, İngiliz çaşıtlarının eğitim aldığı Exeter de eğitim almış birini uygun görüyorlar.
Bu ülkede, gerçek aydın olmanın ön koşulu, yayılımcılığa (emperyalizme) karşı olmak; koşullar ne olursa olsun, “bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün ışıklı yolunda yürümektir.
“Atatürk Devrimleri bu milleti köklerinden koparmıştır” diyebilen bir kişiyi bu ulusun Cumhurbaşkanlığına uygun görmek hayınlıktır, Atatürk’e baş kaldırmaktır.
Ereği (hedefi), 2023 yılını “Türk –Kürt Federe İslam Devleti” nin resmen kuruluşu olarak görenlerin ekmeğine yağ sürmektir.
Yapılacak iş, kötülerin içinde iyiyi aramak yerine, tüm kötülere savaş açmaktır.
Yani Atatürk gibi düşünmektir.
Bugün, Atatürk’ün Samsuna çıktığı “1919 yılı Mayısının 19’uncu gününden” daha kötü değildir.
Açın Atatürk’ün Söylev’ini, okuyun!
Özellikle başlangıç ve bitiriliş bölümlerini …
“…. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler; hayınlık da yapabilirler. Dahası iş başında bulunan bu kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Bunun için sana gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!”
Unutmayın:
Bugünkü savaş, Sevr ile Lozan arasında; 1923 devrimini savunanlarla, bu devrime karşı olanlar arasındadır.
Bir başka söylemle, “damarlarında soylu kan taşıyanlarla” soysuzlar arasındadır.
(1) “MANDA” Birinci Dünya Savaşı sonrası, siyasal ve ekonomik gücü yeterli olmayan ya da bunları yeterince kullanmasını beceremeyen, kendi kendini yönetemeyen kimi ülkeleri yeterli bir düzeye eriştirip bağımsızlığına kavuşturmak üzere, o zamanki birleşmiş uluslar örgütü adına yönetmek için bir büyük devlete verilen yetki, anlamına gelir.
(2) Geçici bir süre Cumhurbaşkanlığı yapan Mustafa Abdülhalik Renda, İbrahim Şevki Atasagun, Tekin Arıburun, İhsan Sabri Çağlayangil, Hüsamettin Cindoruk gibi isimler bu sayı içinde yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanları sırasıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül’dür.
———————- – – – – – – – – – – – – – – – – –
Dilbilimci, siyasal eleştirmen, düşünür Prof. Noam Chomsky diyor ki: İsrail, gelişmiş saldırı jetleriyle ve savaş gemileriyle kalabalık mülteci kamplarını, okulları, apartman bloklarını, camileri ve gecekonduları yoğun bir şekilde bombalayarak; hava kuvvetleri, hava savunması, deniz kuvvetleri, ağır silahlar, genelkurmayı, ordusu vs. olmayan bir halka saldırıyor ve bunu savaş olarak niteliyor. Bu bir savaş değil, cinayettir. |
Saygın Öğretmenim
Ehvenişer; “bu kötü öbür kötüden biraz iyi” konulu yazınızı okudum.
Yazınızı okuyunca kendine YCHP diyenlerin gerçekte YHEA’lar (Yeni Halide Edip Adıvarlar) olduklarının ayırdına vardım. Ülkesinin her konuda bağımsızlığını öngörmüş, bunu gerçekleştirmek için her biri biribirinden görkemli devrimleri ardışık biçimde gerçekleştirmiş bir ulusal kahraman olan Atatürk’ün kurduğu partide artık onun ilkelerini yadsıyan bir kadronun işbaşına geldiğini görüyoruz.
O kadro, biri Nurcu, öteki Nakişbendi iki ümmetçiden birini, Cumhurbaşkanlığı için “bu, ötekine oranla daha az kötü” diyerek partililerine ve yurttaşlara öneriyorsa, bunu yaparken de hiç utanmıyorsa; ben utandım! Ülkemiz ABD mandasının önerildiği günlerden daha kötü günler geçiriyor; ben kaygılandım.
Sizi saygılarımla esenliyorum.
Tarık Konal