12 Mart 2012

HAİNLERE SAYGINLIK…

ile Hami KARSLI

Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada olağanüstü günler yaşıyoruz.

Kendisini, dünyanın efendisi gibi gören ve çıkarları uğruna Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve kapısında yalvar yakar olduğumuz Avrupa Birliği (AB) emperyalizmiyle bunların yerli uşakları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Atatürk İlke ve Devrimleri’yle elde edilmiş tüm kazanımları bir bir yok ediyorlar.

Emperyalizm, önündeki tek engelin,  -74 yıl önce maddi varlığını kaybettiğimiz- Atatürk olduğunu çok iyi biliyor.

 Bu nedenle iki koldan saldırıyor.

Bir taraftan Atatürk’ü itibarsız kılmaya öte yandan da hainliği tescil edilmiş Türklük düşmanlarına iadeyi itibar sağlamaya çalışıyor.

 Ulusal basında hemen hemen her gün, Türk, Türklük kavramlarını yok etmeye, Atatürk İlke ve Devrimleri’ni ortadan kaldırmaya yönelik onlarca haber okuyoruz.

Resmi dairelerden Atatürk resimlerinin kaldırılmak istenmesi, ilköğretim okullarında söyletilen ‘Andımız’ ın, ‘Gençliğe Hitabe’ nin, ulusal bayramların, tu kaka sayılması bunun tipik örnekleri…

Türkiye Cumhuriyeti, yedi düvele karşı ulusal bir kurtuluş savaşıyla kurulurken buna söz ve eylemleriyle açıkça karşı çıkan ve hainlikleri herkesçe malum ve müseccel olan bazı isimlere ise – adeta Laik Cumhuriyet’e meydan okur gibi- saygınlık kazandırılmaya çalışılıyor.

Bugün size biri hemşerimiz, diğeri de komşu sayılabilecek bir ilimizden olan iki hainden söz edeceğim.

*

Değerli meslektaşım, dostum Hüseyin Kalkan (ışıklar içinde yatsın) 1995 yılında Tokat’ta çıkardığı Söylem gazetesinde  “Hayır” başlıklı bir yazı yayımlamıştı. Yazıda, 19 Ağustos 1995 günü Gazi Osman Paşa Stadyumu’nda Tokat Belediyesi’nin düzenlediği “Topçam Şenlikleri”nde dönemin Refah Partili Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün, dönemin Refah Partili Belediye Başkanı Nizamettin Aydın’ın konuşmalarından alıntılar yapıyor ve onların söylediklerine, düşüncelerine katılmadığını belirterek “Bin kere hayır…” diyordu.

Nizamettin Aydın konuşmasında, belediye başkanlığına geldikten sonra kıyafet özgürlüğüne büyük önem verdiklerini belirterek “Herkes isterse başını da örter, sakalını da bırakır, dedik” diyor; A.Fevzi İnceöz ise stadyumda toplanan halka“Mustafa Sabri Efendi’nin torunları”  diye sesleniyordu.

Adına bir zamanlar Tokat’ta vakıf kurulan, sempozyum düzenlenen ve Fevzi İnceöz’ün, torunu olmakla övündüğü bu Mustafa Sabri kimdir?

Bu hain, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılanları “Kudurmuş haydutlar” diye nitelemiş ve onlara karşı savaşırken öleceklerin “cennete gideceğini”  söylemiş;

            Mustafa Kemal için “Hilafet ve saltanatı kaldırarak ‘Sultan Osmanoğlu’nun makamına’ geçmek isteyen kişi”demiş;

            İngiliz Muhibleri Cemiyeti mensubu olmuş;

            Damat Ferit’i, Anadolu’da kurtuluş savaşı başlatanlara karşı sert önlemler almadığı için “aciz, bilgisiz, beceriksiz” bulmuş;

            Türkiye’yi parçalayan Sevr Antlaşması’nı imzalayan hükümette yer almış;

            İşgalci devletlerin kurdurduğu ve Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri yayımlayan ‘Tealî-i İslam Cemiyeti’ nin yöneticisi olmuş;

            Türk ordularının İzmir’i kurtarıp, İstanbul’a yönelmesi üzerine Padişah Vahdettin’den ‘sadrazamlık’ isteyerek” Müslümanlardan ve Ermenilerden kuracağı bir ordu ile Türk ordusuna karşı savaşma arzusu göstermiş;

            Ulusal Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşınca da oğlu, kızları ve damatlarıyla yurt dışına kaçmış;

            Ölünceye kadar yurt dışından Atatürk ve Laik Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine çalışarak yapılan tüm devrimlere karşı çıkmış Tokat’ın yüzkarası bir kişidir.

 Atatürk Büyük Söylev’inde; Rauf Bey’e gönderdiği 21.2.1920 tarihli mektupta “… Bir yandan Zeynelabidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibi kişilerin Padişahın isteğine dayanarak ve yalnız Ulusal Kuvvetleri ortadan kaldırmak amacıyla, her yerde kurmaya çalıştıkları “Tealî-i İslam Cemiyeti” adı altındaki kuruluşlar, ulusal örgütlere açıkça saldırılara başlamışlardır”  diyerek bu kişinin hainliğini bizzat ifade etmektedir. (Söylev, TDK Yayınları,1978 Sayfa: 215 ve 281)

Hainliği Atatürk’ün ifadesiyle sabit olan bu kişi hakkında T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın yayın organı olan derginin 13. cilt, Kasım 1997 tarihli ve 39. sayısında yayımlanan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu’nun çok geniş kapsamlı araştırma yazısı bulunmaktadır. Ayrıca Turgut Özakman’ın “Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele” adlı belgesel araştırma kitabında da bu hain hakkında geniş bilgi verilmektedir.(Sayfa:298-304)

*

 Çorum’un İskilip ilçesindeki İskilip Devlet Hastanesi’nin ismi, 24 Şubat 2012 günü İskilip Atıf Hoca Devlet Hastanesi olarak değiştirildi. İskilipli Atıf Hoca’nın adı, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas’ın da katıldığı törenle memleketi İskilip’teki devlet hastanesine verildi.

Törende konuşan Sağlık Bakanı Yardımcısı, Atıf Hoca’nın İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilmesinin cumhuriyet tarihinin karanlık noktalarından biri olduğunu söyleyerek aklı sıra bu haine devlet adına yeniden saygınlık kazandırmaya çalıştı.

 

İskilipli Atıf Hoca denilen zat kimdir?

Tealî-i İslam Cemiyeti Reis-i Evveli olarak yayınladığı bildiride:

“Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır.

Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?” diyen bir haindir.

Cumhuriyetin ilanına, harf devrimine, şapka devrimine karşı çıkan bu zat:

 “Yeni harfleri kullananlar cehennemde yanacak”,  

“Şapka giymek küfürdür, dinsizliktir”

“Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir.  Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankara’dadır.” diyebilecek kadar cahil ve alçak birisidir. Halkı Ulusal Kurtuluş Savaşı’na ve devrimlere karşı kışkırttığı, işgal güçleriyle işbirliği yaptığı için yargılanmış ve idam edilmiştir.

*

CIA eski yöneticisi, ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi Graham Fuller, bir konuşmasında şöyle demişti:

Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir.  Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrimdir. Bu devrimin karşısındaki tek güç Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve TASFİYE EDİLMELERİ gerekir”

Şu anda, Amerikan çıkarlarına çalışacağı için yemin ederek Amerikan yurttaşı olan, bu yüzden de Türk vatandaşlığından çıkarılan Merve isimli kadına yeniden saygınlık kazandırılmaya çalışılıyor.

 “Tam Bağımsız, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ni savunan yurtseverler ise, büyük bir acı ve ibretle, satılmış işbirlikçi hainlerin, efendilerinin direktiflerini nasıl uyguladıklarını izliyorlar.

Tarih ise bunları –gelecek kuşaklara nakletmek için- bir bir kaydetmeye devam ediyor.

 

Not: “Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi” adlı bir vakfın kurulmasının yasalara aykırı olduğunu belirterek kapatılması gerektiği konusunda 15 Mart 2007 tarihinde Tokat C. Başsavcılığı’na verdiğim dilekçe sonrası, Başsavcılığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı dava sonucu bu vakfın adı “Tokat Aşevi” olarak değiştirilmiştir. Hami Karslı