KARŞI DURARAK YÜKSELMEK…
Söyleyeni bilinmeyen (anonim) özlü bir söz, “Uçurtmalar yel (rüzgâr) nedeniyle yükselmezler, yele karşı durdukları için yükselirler” der.
Son günlerde YCHP ile ilgili basında çıkan yazıları okudukça aklıma hep bu özlü söz geliyor.
CHP’li bir aileden geliyorum. Babam, dedem, ailemin tüm bireyleri hep CHP’li olmuşlar, zaman zaman bulundukları kentte partinin yönetiminde de görev almışlardı.
Babam, evde ve iş yerinde Atatürk’le İnönü’nün resimlerini en görünür yerlere asar; Atatürk İlke ve Devrimleri’nden ödün vermezdi.
Öğretmen okulunu 1958-1959 öğretim yılında bitirmiştim.
Doğan Avcıoğlu, Cemal Reşit Eyüboğlu ve Mümtaz Soysal’ın kurucusu oldukları Yön’ün ilk sayısının yayımlandığı 20 Aralık 1961’de ben Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü öğrencisi ve YÖN bildirisini imzalayanlardan birisiydim.
Yani artık ulusal demokratik devrime inanıyor, Türkiye’nin yönünün tam bağımsızlıktan, planlı ve hızlı kalkınmadan yana olması gerektiğini düşünüyordum.
Aradan 53 yıl geçmiş…
Ben, yine öyle düşünüyorum.
***
Evvelsi gün Niksar’da CHP’li bir genç arkadaşın işyerine uğramıştım.
Arkadaşın konuşmalarından, benim YCHP’ Genel Merkez Yöneticileri’ni eleştiren yazılarımdan rahatsızlık duyduğunu sezinledim.
Yazdıklarımın içinde yalan ya da yanlış bilgiler var mı, diye sorduğumda yanıt alamadım. Arkadaş susmakla yetindi.
Eleştirilerimin doğru olduğunu söyleyen kimi arkadaşlar ise “Ancak…” sözcüğü ile konuşmaya başlayarak, AKP yönetiminden kurtulabilmek için YCHP’nin eleştirilmesinin doğru olmadığını savunuyor ve YCHP için “ehven-i şer” (kötü olanların arasında iyisi) tamlamasını kullanıyorlar.
***
Bilirsiniz, “ehven-i şer” ilk kez 1918 yılı sonlarında ülkemizin durumu tartışılırken söz konusu edilmiş ve Halide Edip Minber gazetesindeki yazısında “geçici (muvakkat) bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz” diye yazmıştı.
Aynı konu Sivas Kongresi’nde de tartışılmaya başlayınca Yüce Atatürk “Kötünün en azı olmaz. En az kötü, aslında kötülerin en kötüsüdür” (Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür) diyerek bu konuyu noktalamıştı.
Çünkü Atatürk, bir kötüden kurtulmak istenirken, “o daha az kötü” diyerek, bir başka kötü seçeneği kabul etmenin kurtuluş olmadığını biliyordu.
***
Tokat’ın bir ilçesinde uzun yıllar CHP ilçe başkanlığı yapan, yaşı benim yaşıma yakın bir arkadaş beni görmeye (ziyaretime) gelmişti.
Açıkça söyledi, “Arkadaş, iktidar oluncaya kadar Fethullah’a da, Amerika’ya da yağ çekeceğiz. Çünkü onlar istemezse bizim iktidara gelmemiz olası (mümkün) değil” dedi.
Öğrenimi olmayan, akçasal (parasal) olanaklarıyla yaşadığı kentin ileri geleni (mütegallibesi) sayılan bu kişinin CHP’yi CHP yapan düşünceler bütünü (ideolojisi) konusunda en ufak bir bilgisi yoktu.
Aynen, “laiklik tehlikede değil” diyen, Fethullah karşıtı söylemlerden kaçınan, Amerika’da onlarla bir toplantıda buluşmayı içine sindiren; Kürt İsyancı, İngiliz Ajanı Seyyid Rıza’ya yeniden saygınlık “iadeyi itibar” isteyen, kendini Dersim olaylarında haksızlığa uğramış (mağdur) gören, Tunceli’nin adını değiştirmek isteyen Kılıçdaroğlu gibi;
Aynen, çarşaflı kadınlara CHP rozeti takan, Fethullah’a saygıda eksiklik göstermeyen (kusur etmeyen) Gürsel Tekin gibi;
Aynen, Ataşehir’de teravih ve Cuma namazı çıkışı insanlara ilâhi CD’si dağıtarak yandaş kazanmaya çalışan CHP’li Belediye Başkanı Battal İlgezdi gibi;
Aynen, CHP’li olmadıklarını açıkça söyledikleri halde, Kılıçdaroğlu tarafından YCHP milletvekili yapılan Hüseyin Aygün, Faik Tunay gibi;
Aynen, cemaatlara yardım ettiğini ve bu nedenle onlardan oy aldığını açıkça dillendiren, tek bir ereği olan (üniter) T.C.’yi yadsıyarak “neden Türkiye Birleşik Devletleri” olmasın diyebilen tinsel sayrılı (ruhsal hastalıklı) bir kişiyi Ülkemizin en büyük kentinin yönetimine aday gösteren ilgililer gibi;
Ve geçtiğimiz günlerde, Fethullah’ın çömezliğini yaparak, Atatürk Cumhuriyeti’ni yıkıp bir din devleti kurmayı amaçlayan bu topluluğu (cemaatı) öve öve bitiremeyen Muhammet Çakmak gibiler, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir siyasal örgütte, yani CHP’de bulunduğu sürece CHP’nin yükselmesi olası mıdır?
Bugün değiştirilmek istenen Anayasamızın 2. maddesi:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun erinci (huzuru), ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk ulusçuluğuna bağlı, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir” diyor.
CHP’yi yönetenler ve bu partiyi gönülden, bilinçle destekleyenler bilmelidirler ki, ancak bu madde savunulduğu sürece CHP başarılı olabilir.
Yoksa ters esen deli bir yelin önünde sürüklenmekle iktidar olunmaz. Olunsa bile bugünkü iktidardan farklı bir durum ortaya çıkmaz.
Tekrar edelim:
“Uçurtmalar yel nedeniyle yükselmezler, yele karşı durdukları için yükselirler”
Not: Bazı arkadaşlar, bana, “neden yazılarında CHP’nin başına ‘Yeni’ sözcüğünü ekliyorsun, diyorlar. Bu sözcüğü ben eklemedim. Bunu ilk kez seslendiren Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Benim oy verdiğim milletvekili Dr. Orhan Düzgün de seçim döneminde kendisini anlattığı WEB sitesinde, CHP’den, hep Yeni CHP diye söz etmişti.
Saygın Öğretmenim
Bu haftaki yazınızı da beğenerek okudum. YCHP, kanımca yayılmacıların yeni tasarcasıdır (proje). Bilge Önder Atatürk’ün “bağımsızlık” ilkesi, yeryüzündeki geri kalmış uluslarla onların yurtlarını sömürerek varsıllaşan sömürücülerin en çekindiği ilkedir. Bağımsızlık isteyeni, bunu ilke edinmişi sömürmek olanaksızdır. CHP’nin bu ilkeden uzaklaşması, bunun topluma yenilenme-yenileşme olarak sunulması tasarcasının “aydınımsı kesim”den bile destek görmesi utanılası bir durumdur. Yeni ehvenişer’cilerin yeni Sevrcilerden, yeni Osmanlıcacılardan bir ayırtısının (fark) olmadığını bilenler, sizin gibi gerçek yurtseverler yaşamlarının sonuna dek direnecekler… Yel’ karşı durmayı sürdüreceğiz!
Sağ olun, var olun, gönenç içinde kalın!
Tarık Konal