KARŞIT DİZELER…
Karşıt Dizeler, “Teknik ressam olarak çalıştığım meslek yaşamımda, ekvatorun etrafını en az iki defa dolaşacak uzunlukta çizgi çizdim de, haksızlığın, adaletsizliğin, yoksulluğun üstünü çizemedim” diyen Ozan Feyzi’nin (Feyzullah Seçkin) ikinci kitabının adı.
13 yaşından beri, yani 46 yıldır tanıdığım Feyzullah’ın ilk kitabı olan “Deli Poyraz” a yazdığım “önsöz” de:
“Sonuç olarak; Feyzullah Seçkin şiirleriyle, karanlığa gömülmek istenen ülkemizde ‘bir mum’ yakar. Halkın yurt sorunlarıyla ilgilenmesinin engellenmesine (depolitize edilmesine), yükselen şeriatçılığa, eşitsizliğe, insan haklarına verilen zarara, para babalarıyla (sermaye) bütünleşen kötü yönetimlerin körüklediği para şişkinliğine (enflâsyona), üretmeden, çalışmadan rahat yaşamaya (rantiyeciliğe), halka korku salmaya, yıldırmaya (teröre) ve körü körüne yurtseverliğe (şoven milliyetçiliğe) karşı; demokrasiyi, çağdaş lâik Cumhuriyeti, Atatürk İlke ve Devrimleri’ni savunarak, halkımıza “edilgin” değil, “etken” bir bilinç taşır” demiştim.
Feyzullah, internet ortamında, -özellikle son üç yıldır- neredeyse haftalık köşe yazısı yazar gibi, hece ölçüsüyle şiirler yazarak, ülkeyi karanlığa sürükleyenlere karşı korkusuzca savaştı ve savaşmaya da devam ediyor. Yazdıkları elektronik postalarla elden ele dolaşıyor.
Karanlığın aydınlığı örtmeye, kötünün iyiye üstün gelmeye başladığı dönemlerde, halka önce yurtsever ozanlar önderlik eder. Eytişimsel (diyalektik) düşünen ozanlar, usu (aklı) doğru kullanarak, kavramları karşıtlarıyla birlikte düşünerek gerçeğe ulaşırlar.
Epik tiyatronun (eytişimsel tiyatro) kurucusu Bertold Brecht’tin Almanya’da 1930’larda yükselmeye başlayan aşırı çarpıtılmış bir ulusçuluğa ve tek adam yönetimine karşı şiirleriyle verdiği savaşım bunun çarpıcı örneğidir.
“Tohumu, tez örter ölüm,
Tez örter şehit,
Tez örter buz
Tez örter gölge.
Gömüldü sanırsın halkı!
Oysa toprağa dönmüştür mısır.
Yarıp parçalar kimsesizliği,
Kırmızı, amansız elleriyle!
Ölümden doğarız, biz yine.” dizeleriyle halka içgüç (moral) veren Şilili yazar ve ozan Pablo Neruda, tüm yetkilerin bir elde toplanmak istendiği yönetimlere (faşizme) karşı, İspanya iç savaşı ve daha sonrası yazdığı yazıları konunun başka bir örneğidir.
***
Feyzullah Seçkin, Aşık Veysel’in hemşerisidir.
Yakından tanıdığım babası ve dedesi de ozandılar.
Ancak Feyzullah’ı onlardan ayıran, onun siyasal (politik) yanıdır. Siyasa, yurt işlerini yürütmek için tutulan yoldur, bu konudaki ilkelerdir. Bir başka deyişle “yurt hizmeti” demektir. Bu hizmet yapılırken insan, iyiden, doğrudan, güzelden yana taraf tutar.
Bir insanın “ben tarafsızım” demesi onun ilkesiz olduğunun göstergesidir.
60’lı yıllarda bir süre aynı ortamda yaşadığım Aşık Veysel’e “Günümüz ozanlarından en çok kimi seviyorsun” diye sormuştum. Veysel, “Hepsini” yanıtını vermişti. “Ben bütün meyveleri severim. Elmayı yer zevk alırım, armudu yer hoşlanırım. Hepsinin ayrı bir tadı vardır. Günümüz ozanlarından hepsini de seviyorum.”
Veysel çok zeki ama dengeciydi. Siyasal açıdan belli bir partinin veya görüşün yanında olmamaya özen gösterirdi.
Feyzullah Seçkin ilkeli bir ozandır. Her durumda, neyin ve kimin yanında olduğunu açıkça ortaya koyar. Atatürk İlke ve Devrimlerini savunan bir siyasal partide görev alır.
Laik Cumhuriyet karşıtlarıyla savaşır.
Düşündüğünü aynen söylemekten korkmaz.
***
Bütün değerlerin alt-üst edildiği günlerde yaşıyoruz.
1923 devrimiyle elde edilen kazanımlar bir bir, gittikçe artan bir ivmeyle yok ediliyor.
Laik Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün adı ve ilkeleri ortadan kaldırılıyor.
Eleştirel aklın yerine, dogmalar dolduruluyor.
Soran, sorgulayan, “neden”, “niçin”, “nasıl” diyerek aydınlanan bir ulus yerine, “sorgulamayan”, “olduğu gibi kabul eden” buyruklara boyun eğen, söz dinleyen bir ümmet yaratılıyor.
Kamuya ait birikimler, egemenlerin yandaşlarına dağıtılarak, üreten değil “beslenen” bir tüketici kitlesi oluşturuluyor.
Büyük Atatürk’ün “karakterimdir” dediği tam bağımsızlık ilkesi, yerini yayılımcılığa (emperyalizme) hizmet eden bir bağımlılığa bırakıyor.
İlkönce tedirginlikle atılan adımlar, şimdi korkusuzca ve saygısızca (cüretkârlıkla) atılıyor. Ulusal bayramlara, çağdaş giyimlere, çağdaş müziğe, çağdaş eğitime, kısacası tüm çağdaş değerlere karşı acımasızca bir savaş veriliyor.
Ne acıdır ki, “karşıdevrim” –geçici de olsa- bir utku kazanıyor.
***
“Zor günlerin ozanları” zor zamanlarda ortaya çıkar.
Tevfik Fikret’ler, Namık Kemal’ler böyle günlerde ortaya çıkmıştır.
Ozan Feyzi de “zor zamanların” ozanıdır.
Kendini “astığı astık, kestiği kestik” gibi görenlere: “Kendini bu çağın sultanı sayar / Tarihsel düzlemde geriye kayar” diye seslenir.
Atatürk’ün sonsuzluğa göçtüğü gün, onu anma etkinliklerine katılmayanları kınar: “Sevgiyle akarken gözlerin yaşı, / Aşkla çiçek açtı mozole taşı. /Engel olamadı kaçaklar başı, /Devletsiz, el ele andık Ata’yı” der.
Yargının siyasallaşmasını, Türk ordusuna düşmanlığı “Düzmece yargının çıkınca suyu, /İntikam uğruna öldü sağduyu. /Namert kurşunuyla koca orduyu, /Vurdu yere serdi yargısız yargı” dizeleriyle anlatır.
Sahte kabadayılar, niteliksiz yöneticiler onun gözünden kaçmaz: “Toplasan bir kuruş etmez hiçbiri, /Allarlar pullarlar överler kiri. /İçleri koftandır olsa da diri, /Köksüz ağaç gibi çürür de gider”
Kendini yöneticilikte usta sayanları “Hükmünü sürerken örneği Çar’dır, /Bu yüzden korkuyu salıyor usta” dizeleriyle niteler.
Din adına saçmalayanlara, Cumhuriyet düşmanlarına şöyle seslenir: “İblisçe saparsan dindeki özden, /Ağzıma geleni söylerim hoca. /Ozanlığım tutar kaçırmam gözden, /Ağzıma geleni söylerim hoca. /Çıkmış da ortaya haram emişin, /Alçakça herkese ‘deyyus’ demişin. /Her türden halt ise kuruyemişin, /Ağzıma geleni söylerim hoca. /Cumhuriyet ile kopunca ipler, /Sizi yetiştirmiş imam hatipler. /Ortaya salmışsa sizi sahipler, /Ağzıma geleni söylerim hoca.”
Ozan Feyzi korkusuzdur. “Geçmişten vardı ki kuyrukta acı/ Giydirdiler “çapsız” birine tacı. /Her yanı sarsa da çıyan kıskacı, /Korkmuyoruz ulan korkmayacağız.”
Feyzullah Seçkin’in “Karşıt Dizeler” adlı kitabında, ezilen, yok sayılan halka içgüç (moral) veren 260 şiir yer alıyor. Bunlardan başka, çok üretken olan ozanımızın elinde kitap olarak basılmaya hazır başka dosyaların olduğunu da biliyorum.
Hepsi birbirinden güzel, tarihe tanıklık eden, “Karşıdevrim”e karşıt dizeler.
Sevgili Feyzullah, eline, diline, yüreğine sağlık!