“KİMSENİN HİÇ KİMSESİ OLMAMAK!”
“KİMSENİN HİÇ KİMSESİ OLMAMAK!”
Bazen, bir konuda yazı yazmak için oturursunuz.
Düşündüğünüz ilk cümleyi yazıya dökerken, birdenbire aklınıza, o konuda sizin söyleyeceklerinizin, daha önce, başka biri tarafından, çok daha güzel dillendirildiğini anımsarsınız.
Son günlerde, en iyi duygularla yapmak istediğim işlerin, anlaşılmak bir yana, nasıl olumsuz karşılandığı;
İnsanları tanıma konusunda nasıl yanılgıya düştüğüm;
Köpeğe, at gibi davranarak, havlaması gerekenleri nasıl kişnettiğim;
“Suçlu ayağa kalk!” denildiğinde sanki sadece ben suçluymuşum gibi ayağa kalkışım;
Yanımda yöremde bulunanları kırmamak için nasıl çaba gösterdiğim;
Üç çeyrek asırlık bir ömürden sonra bile insanın değişebileceği konusunda bir yazı yazmayı düşünürken, birden Koca Şair Nazım Hikmet’in bu konuda söylediklerini anımsadım -ve ayrı bir yazı yerine- sözü ona bırakmaya karar verdim:
“Ey benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi insan yerine koyuşlarım, Hepinize elveda…
Artık ben kimsenin
Hiç kimsesi olmayacağım!”
Oh be, rahatladım.
Sağol, büyük usta!
Saygın Öğretmenim
Büyük Usta Nâzım Hikmet, kimsenin hiç kimsesi olmayacağım diye yazmış da uygulamada öyle davranmamış. O, “kabahatin çoğu senin canım kardeşim” diyerek, daldığı derin uykudan -bir türlü- uyanamayan halkımıza sitem etmişse de yine de halkımızı savundu, yine de onları uyardı, bu çabalarını sonlandırmadı.
Saygın Öğretmenim.
Siz bir aydınsınız.
Anadolu Aydınlanma Devriminin ödünsüz bir sürdürücüsü, ödünsüz bir savunucusunuz.
Tüm yaşamınız süresince, bu saygın ulusumuza gerçekleri, doğruları anlattınız, anlattınız. Bunu yaparken hiç erinmediniz, hiç yüksünmediniz.
Bu övülesi çabalarınızın son soluğa dek süreceğine inanıyor, size gönenç diliyorum…
Öğrenciniz, okurunuz
Tarık Konal