“LAİK DEVLET ÖZGÜR TOPLUM İÇİN AYDINLAR BİLDİRİSİ”
Yayılımcılığın (emperyalizmin) kıskacındaki ülkelerde gündem sürekli değişir.
Ülkemizde de aslında bilinen, ancak son günlerde ortaya dökülen pislikler gündemi öylesine hızlı değiştirdi ki, bazı çok önemli olaylardan çok az söz edildi.
Ünlü sanatçıların, gazetecilerin, hukukçuların, yazarların, akademisyenlerin, iş adamlarının ve birçok aydının ortaklaşa hazırlayıp imzaladıkları “Laik Devlet, Özgür Toplum İçin Aydınlar Bildirisi” bir açıdan ayrıca çok önem taşıyordu.
Çünkü, 12 Aralık 2013 tarihli bazı yayın organlarında YCHP’li 21 milletvekilinin de bu bildiriyi imzaladığı haber veriliyordu.
Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından gerçekleştirilen karşı devrim sürecine –özellikle laik devletin yok edilmesi açısından- suskun kalan YCHP’deki “Ulusalcı Kanat”ın parti yönetimine karşı baş kaldırması anlamına geliyordu.
***
“Laik devlet özgür toplumun temeli, demokrasinin güvencesi, Büyük Atatürk’ün Türk Ulusuna bıraktığı en büyük emanetidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin vazgeçilmez yapı taşı olan laiklik, Atatürk İlke ve Devrimleri’nin ve çağdaş hukuk devletinin temelini oluşturmuş ve “kul”dan “birey”, ümmet” ten “ulus” yaratarak insanımıza en büyük onuru yaşatmıştır.
Cumhuriyetin “Aydınlanma Felsefesi”ni içlerine sindiremeyenler, dini siyasi rant aracı olarak kullanarak halkımızı din ile aldatmayı sürdüregelmişler, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği ortadan kaldırmayı hedef seçmişlerdir. Mevcut iktidar, önceki gerici partilerden devraldığı, laik devleti yıkma girişimlerini hızla sürdürmektedir.
Özel yaşamlara müdahale etmeyi kendine hak gören, tek tip birey ve gençlik yaratmayı amaçlayan, fetvayı yasaların üstünde gören, toplumsal sorunlara bilimsel değil, dinsel referanslarla çözüm arayan, kamu kurumlarında hızla kadrolaşan ve DİN DEVLETİ yaratma hayalini adım adım uygulayan iktidarın baskıcı müdahaleleri Anayasa’yı, yasaları ve Anayasa Mahkemesi kararlarını açıkça ihlal niteliğindedir.
Kadın kıyafetini siyaset aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek Anayasal suç işlemiş, daha sonra bu suça TBMM’yi de ortak ederek sorumluluğuna siyasi paydaşlar aramıştır
İktidarın kadına bakışı,“örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; ya satılıktır ya da kiralık” ağır hakaret cümlesiyle özetlenmiş durumdadır. Öğretim sisteminde 4+4+4 ile başlatılan gericileşme, okullarda hem kız çocuklarına hem öğretmenlere türban baskısıyla pekiştirilmektedir. Görünüşte dini, gerçekte ise siyasi simge olarak kullanılan bu araçla, kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkeleri yok edilmiştir.
1994 yılında “tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek” diyerek yola çıkan gerici zihniyet rengini giderek koyulaştırmakta ve halkın günlük yaşamının baskı altına alınmasına uzanmaktadır.
İktidar öğrenci yurtlarında ve evlerinde “kız–erkek yan yana olmaz” biçimindeki utanç verici aşağılamalarla; öğretimin “kızlı–erkekli yapılmasının yanlış olduğu”, “kent içi otobüslerin kadın- erkek ayırımına göre düzenlenmesi” gibi çağ dışı uygulamaları dayatmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak tescillenmiş iktidar, bu saptamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir
İktidar, dünyevi kurallara dayandırılması gereken devlet işlerini, dini gerekçelere dayandırmaya başlamıştır. Gerçekten de yapılmakta olan, devlet işlerinin kaynağının siyasetçe yorumlanmış dini buyruklara dayandırılmasıdır. Kimse bu gerçeğin gözden kaçırılmasına hizmet etmemelidir
Çağdaş ve demokratik devletlerde hukuksal düzenlemelerin kaynağı yoruma bağlanmış dini kural ve buyruklar değil, toplumun sosyal ve iktisadi gereksinimleridir. Bu, her tür din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan laik devlet ilkesi demektir. Bugün ise, Türkiye’yi ihvanlaştırma amacıyla anayasal laik devlet ilkesi açıkça ihlal edilmektedir
Halkımız laik devlet ilkesini benimsemiş ve içselleştirmiştir. Böyleyken, halkın siyasi temsilcileriyle kanaat önderlerinin şu ya da bu nedenle yılgınlığa düşmeye, doğruları savunmaktan vazgeçmeye hakları yoktur.
Laik, demokratik, özgürlükçü bir Cumhuriyeti savunan siyasal parti ve toplum kesimlerinin “yeni sahte mağduriyetler yaratmama ve bu yöndeki AKP çabalarını boşa çıkarma” gerekçesiyle takındıkları tutum da sonuç vermemiş, laikliği yok etmeyi hedefleyen iktidar, anında daha ileri adımlar atmaya yönelmiştir.
Gelinen bu noktada laiklik ilkesinden ödün vermek gericiliğe teslim olmak demektir, böylesi bir teslimiyetin bedeli ise ödenemeyecek kadar büyüktür
Bizler, din bezirganı iktidar ve siyasetçilerin,
• hoşgörü kandırmacası ardında toplumun bireylerini “başörtülü bacım–başörtüsüz kadın” veya “dindar nesil – ayyaş nesil” biçiminde ayırıma tabi tutmasını kabul etmeyeceğimizi;
• dini değerlerimizi siyasi çıkarlarına alet etmelerine göz yummayacağımızı;
• laik devleti ortadan kaldırmalarına asla rıza göstermeyeceğimizi;
• laik ve demokratik Cumhuriyetten, Atatürk ilke ve Devrimleri’nden asla ödün vermeyeceğimizi
• din devleti kurmaya kalkışanların, halka hesap vermesi için çalışacağımızı
kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”
***
Evet, kullanılan dil, yazım kuralları açısından özensiz olsa da; içerik açısından son derece önemli olan “Laik Devlet, Özgür Toplum İçin Aydınlar Bildirisi” internet ortamında halkın da imzasına açıldı. Ben, aile bireylerim ve yakınlarım bu bildiriyi imzaladık.
İlk imzacılar arasında Sevgili Yekta Güngör Özden Ağabey’in de adının bulunmasına sevinirken, böyle bir bildiriye, oy verdiğim Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün imza koymamış olmasından da büyük üzüntü duydum.
Tokatlı yurtseverlerin bu bildiriye imza atabilmeleri için adres: http://imza.la/laiklik-bildirgesi dir.