ONLARI ÖZLÜYORUM…
ONLARI ÖZLÜYORUM…
Birkaç haftadır bu köşede hep babamın gençlik dönemine ait Niksar’dan söz ediyorum.
Belki içinizde, “bu konu da, pehlivan tefrikaları gibi artık sıktı” diyenleriniz vardır.
Ama ben size, yine o döneme ait iki fotoğrafla, günümüzde çekilmiş bir fotoğraf sunacağım.
Fotoğrafların biri, 9. 12. 1932 günü çekilmiş.

Niksar İdman Yurdu gençleri, yazdan kalma bir kış günü, yaptıkları maçtan sonra objektife poz vermişler.
Diğer fotoğraf ise1938 yılında, Niksar Halkevi Gösteri Kolu’nun bir etkinliği sonrasında çekilmiş.
Niksar şehir nüfusunun 1927 – 1940 yılları arasında pek değişmediğini, 6500 civarında olduğunu biliyoruz.
Yani, bundan 80 yıl öncesi, küçük bir Anadolu kasabasında gençler, sporla, tiyatroyla uğraşıyorlar.
Fotoğraflarda kimler yok ki…
Nüfusta kâtip Sofu’nun Salim Efendi, Gödelekler’den Turan Günseren, Özel İdare Memuru Küpçüoğlu Hacı Salih Özer, Kunduracı Softaoğlu Halil Kaynar, Manifaturacı Hasan Efendi, Fazlı Erdem, Orman Mutemedi Turaçlıoğullarından Şevket Turaçlı, Maliyede memur Hacı Mehmet Erdem, Müftü Sait Efendi’nin oğlu Hami Taşdelen, Softaoğlu Cemalettin Başar, Tahrirat Kâtibi İsmail Dikici, Tüccar Abdülkadir Karslı, Fotoğrafçı Salih Çınar, Geroğlu Nurettin Müftüoğlu, Maliye Vergi Memuru Hulusi Özden ve isimlerini bilmediğim başka gençler…
Hemen hepsi Cumhuriyet öncesi doğumlu, yaş ortalaması 22 – 25 civarı…
Ama, Atatürk Türkiyesi’nin gençleri!
Cumhuriyetin devrimlerine inanmış, aydınlık düşünceli, çalışkan, pırıl pırıl insanlar!
Ulu Önder Atatürk’ün çizdiği yoldan, O’nun gösterdiği hedefe doğru yürüyen gençler!
Düşünceleriyle, kılık kıyafetleriyle, uğraşlarıyla çağdaş insanlar!
Ülkemizde, karşı devrim atağa geçmemiş, Lozan’ı içine sindiremeyen, bugüne kadar da kabul etmeyen ABD emperyalizmi henüz dişlerini göstermemiş durumda!
Ulusal Kurtuluş savaşı’nın yıkıntıları, yoksunlukları içerisinde aydınlık bir Türkiye’yi kurma çabasındaki eli öpülesi bu insanları özlüyorum.
Üçüncü fotoğraf ise günümüzde çekilmiş.
Yorumsuz…
1879 yılında doğan Hakkı Tahmisçioğlu ve iki yaş büyüğü ağabeyi yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Niksar’daki temsilcileridir.
Biri Niksar Belediye Başkanı, biri Niksar Müftüsü olarak yapılan tüm devrimlere yürekten inanırlar ve bu devrimlerin halk tarafından anlaşılarak benimsenmesine çaba gösterirler.
2 Eylül 1925’te tekke ve zaviyelerin ve türbelerin kapatılmasıyla din görevlilerinin giysileri hakkında alınan karara ilk uyan ve uygulayanlardan biri Sait Hoca’dır.
Başı açık, gür saçları omzuna dökülen genç kızı Fatma İffet’in giydiği, ipekli emprime kumaştan yapılmış kısa kollu, giysisini eleştiren yobazları “O giysi benim kızıma yakışıyor” diyerek tersleyen Müftü Sait Hoca’yı özlüyorum.
25 Kasım 1925’te “Şapka İktisâsı (giyilmesi) Hakkında 671 Sayılı Yasa” kabul edilince, fesi atıp başlarına giydikleri fötr şapkayı Sait ve Hakkı Tahmisçioğlu kardeşler ömürlerinin sonuna kadar kullanmışlardır.
Niksar’da kara çarşaf ve peçeyi çıkarıp atan ve giydiği manto ve eşarpla modern Türk kadını görünümüne giren ilk kadınlardan biri Niksar Belediye Başkanı Hakkı Tahmisçioğlu’nun eşi Edaviye Hanım Teyzeyi, Hakkı Amca’yı, onların kızı çağdaş düşünceli Sıdıka Hanım Teyzemi özlüyorum.
1994’te “bütün okullar imam hatip yapılacak” deyip bunu yaşama geçirenlerin; “Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm’in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir” “Referansımız İslam’dır. Tek hedefimiz İslam devletidir” diyenlerin yönettiği bir ülkede;
“İslam bir yaşam tarzıdır, yaşamın bütün alanlarını kapsar. Bu nedenle devletin kadrolarının şeriatçılardan oluşturulması yetmez. Yalnızca yasama ve yürütme erkinde değil; yargı erkinde ve yaşamın bütün alanlarında karar verme gücü ele geçirilecek, Cumhuriyet düzeni yerine İslami kurallar konulacaktır. Örneğimiz Osmanlı devlet düzeni olacaktır” diyen, bunları bir dergide yazıp altına imza koyan bir zatın Milli (!) Eğitim Bakanı olduğu bir ülkede;
“Atatürk’ü değil, Humeyni’yi seviyorum” diyen yeni gençlerin bulunduğu bir ülkede, ben kasabamın ışık saçan, aydınlık yüzlü o eski gençlerini özlüyorum.