22 Haziran 2011

YCHP DEĞİL, YENİDEN CHP!

ile Hami KARSLI

  CHP Genel Merkezi’ndeki küçük bir grubun seçip, bizlere de onaylattıkları isimlerden 135 kişi 24. dönem milletvekili olarak TBMM’ye girdiler.

Bu dönemde, özellikle iki kişi CHP’nin başına “Yeni” sözcüğünü ilave ederek, partiyi farklı bir yörüngeye oturtmak istediler.

Bu iki kişiden biri 22 Mayıs 2010’da 33. Kurultay’da CHP Başkanlığı’na seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, diğeri ise, 14 Ağustos 2007’de, CHP Merkez Yürütme Kurulu tarafından, görevden ayrılan Şinasi Öktem’in yerine İstanbul CHP İl Başkanlığı’na atanan Gürsel Tekin’dir.

YCHP’nin mimarı olan bu iki kişinin yapmaya çalıştıklarını ve neler yaptıklarını irdelemeden önce, Sayın Şerafettin Turan’ın deyimiyle “Kökeni ulusal direnişe dayanan bir devrim partisi” olan CHP’nin kuruluşundan ve temel ilkelerinden kısaca söz edelim

Bilindiği gibi CHP resmen 9 Eylül 1923’te kurulmasına karşın, kökeni 4 -11 Eylül tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’ne dayanır.

Partinin simgesi olan altı okla belirtilen ilkelerin dördü (Cumhuriyetçilik, Halkçılık, laiklik ve Milliyetçilik) 15 Ekim 1927’de yapılan kongrede vurgulanmış; 1931’de de bu dört ilkeye Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri eklenmiştir.

Partinin 4. kurultayında (9 – 14 Mayıs 1935’te),  “Kemalizm Prensipleri” olduğu vurgulanan bu ilkelerin tanımları da yapılmıştır.

Bugünkü CHP’yi yönetenlerin, partide söz sahibi olanların bu ilkelere ne kadar bağlı olduklarını tartışmadan önce, Atatürk’ün anlatımıyla bu ilkelerin neler olduklarına tekrar göz atalım:

1- Cumhuriyetçilik: “Parti, ulus egemenliği ülküsünü en iyi ve en sağlam surette temsil eden ve uygulayan devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna kanidir. Parti bu sarsılmaz kanatla, Cumhuriyet’i her tehlikeye karşı bütün araçlarla korur.”

2- Ulusçuluk (Milliyetçilik): “Parti, ilerleme ve gelişme yolunda ve uluslararası temas ve ilişkilerde Türk toplumunun, çağdaş uluslarla yanyana ve onlarla uyum içinde yürümekle beraber, kendine özgü niteliklerini ve bağımsız varlığını korumayı esas sayar.”

3- Halkçılık: “İrade ve egemenlik kaynağı ulustur. Bu irade ve egemenliğin, devletin yurttaşa ve yurttaşın devlete karşı olan ödev ve yükümlülüklerini tamamıyla yerine getirmek için kullanılması partinin başlıca prensiplerindendir. Kanun karşısında mutlak bir eşitlik kabul eden ve hiçbir ferde hiçbir aileye, hiçbir sınıfa, hiçbir cemaate ayrıcalık tanımayan yurttaşları halktan ve halkçı olarak kabul ederiz. Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan karşıt değil, fakat bireysel ve sosyal hayat için iş bölümü bakımından türlü hizmetlere ayrılmış bir toplum saymak esas prensiplerimizdendir. Çiftçiler, küçük sanat sahipleri, esnaf, emekçi ve işçilerle, özgün meslek sahipleri, sanayiciler, tüccarlar, Türk ulusal bünyesinin başlıca çalışma organlarıdır. Bunların her birinin çalışması, öbürünün ve kamunun hayatı ve benliği için bir zorunluluktur.

Partimizin bu prensiple amaç edindiği gaye, sınıf kavgaları yerine sosyal düzenlik ve dayanışma elde etmektir. Ve yararlar arasında birbirine karşıt olmayacak biçimde uyum kurmaktır. Yararlar, kapasite ve çalışma derecesine göre olur.”

4- Devletçilik: “Özel faaliyet ve çalışma esas olmakla beraber, en az ulusumuzu refaha ve yurdu bayındırlığa kavuşturmak için ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde, hele ekonomik alanda devleti fiili biçimde ilgilendirmek başlıca esaslarımızdandır. Devlet doğrudan doğruya ekonomik girişimlerde bulunmakla beraber özel girişimlere olanak tanır ve yapılmakta olan işleri düzenler ve kontrol eder. Devletin doğrudan doğruya hangi ekonomik girişimlerde bulunacağını ancak ulusal yüksek yararlar gösterir. Bu lüzum üzerine, devletin doğrudan doğruya kendi yapmaya karar verdiği iş, eğer özel bir girişimci elinde bulunuyorsa, onun alınması ancak özel bir yasa çıkarmaya bağlıdır. Bu yasa da özel girişimcinin uğrayacağı zararın, devlet tarafından ödeme şekli gösterilecektir. Bu zarar oranlanırken gelecekteki kazanç ihtimalleri hesaba katılmaz.”

5- Laiklik: “Parti, bütün kanunların, tüzüklerin ve usullerin yapılışında ve toplanışında, en son bilim ve teknik esasları ile, yüzyılın ihtiyaçlarına uyulmasını prensip olarak kabul etmiştir.

Din, bir vicdan işi olduğundan, parti, dini dünya ve devlet ile siyasetten ayrı tutmayı, ulusumuzun çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesi için başlıca şartlardan sayar.”

6- Devrimcilik: “Parti devlet yönetiminde, tedbir bulmak için aşamalı ve verimci prensiple kendini bağlı tutmaz. Ulusumuzun sayısız özverilerle başarmış olduğu devrimlerden doğan ve olgunlaşan prensiplere bağlı kalmak ve onları korumak parti için esastır.”

 

Gürsel Tekin ve benzerlerinin yeniden şekillendirmeye başladıkları Atatürk’ün Partisi CHP’de bugün bu ilkelerin ne hale getirildiğini bir sonraki yazıda irdeleyeceğim.

 

N O T : 12 Haziran 2011’ de yapılan “sözde seçimler” in (özde “onaylama işlemleri” nin sonuçları aynen tahmin ettiğim gibi çıktı.

  CHP Genel Merkezi’nin seçip, bizim de onayladığımız Sayın Orhan Düzgün TBMM’ne girdi. Hayırlı olsun! Yaşamım boyunca, hiçbir siyasetçiden kişisel bir isteğim olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Zaten Orhan Düzgün’le hiç tanışmadım. Yolda görsem tanımam da.

Daha önce bu köşeden kendisine yönelttiğim soruların hiçbirisine yanıt ta vermedi.

Ama ben oyumu yine de “sadece AKP karanlığı ile değil, CHP içerisindeki karanlık kişilerle de savaşması için”ona verdim.

Önümüzdeki süreç içerisinde neler yapacak, izleyip göreceğiz.